Ana Sayfa/
Harun Odabaşı
/
Kronos.News
/ Berat Albayrak’ın ‘McKinsey ile anlaştık’ sözü ne anlama geliyor | Harun Odabaşı
Berat Albayrak’ın ‘McKinsey ile anlaştık’ sözü ne anlama geliyor | Harun Odabaşı
Berat Albayrak’ın ‘bankalara destek verebiliriz’ ve ‘McKinsey ile anlaştık’ açıklamaları Erdoğan’ın ‘kriz mriz yok’ sözüne karşın ekonomide alarm zillerinin çaldığı anlamına geliyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tan iki gün arayla iki önemli açıklama geldi. Önce Amerika’daki bir konferansta Türkiye’de bankacılık sektöründe son dönemde yaşanan gelişmeler nedeniyle ihtiyaç oluşması durumunda Türk hükümetinin bankalara gereken desteği vermeye hazır olduğunu söyledi. Ardından Yeni Ekonomi Programı (YEP) çerçevesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için ABD’li uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi McKinsey ile çalışacaklarını ifade etti. Öyle anlaşılıyorki Türkiye McKinsey’in denetiminden ziyade danışmanlığından istifade etmeyi planlıyor. Zira AKP hükümetinin denetimden kaçmak için Sayıştay’dan kendisini nasıl azad ettiğini biliyoruz. Ayrıca sürekli not düşürdüğü gerekçesi en ünlü üç kredi derecelendirme kuruluşu, Standard and Poor’s, Moody’s ve Fitch ile anlaşmasını sonlandırmıştı. Uluslararası finans kurumları ve fon yöneticileri ellerinde güvenilir veriler olmayınca Türkiye’nin borç bulma sorunu ağırlaşarak devam etti.
Krizin maliyetleri büyümeden IMF seçeneği değerlendirilmiş olsa idi ekonomi bu kadar ağır hasar almayabilirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan IMF hakkında o kadar ağır ifadelerle kendini ve hükümeti bağladı ki bu seçenek şimdilik masada bile değil. Bu sebeple olsa gerek şimdi McKinsey’in himmetine muhtaç hale gelindi. ABD ile bu kadar kavga ettikten sonra bir ABD şirketi ile anlaşmanın çelişkisini not düşmeden olmaz. Albayrak’ınTürk bankaları ile alakalı söylediği ‘destek verebiliriz’ ifadesi de kanserin sadece reel sektöre değil finans kesimine de yayıldığının kabulü diyebiliriz. Bankaların mali yapısını güçlü göstermesi için her türlü makyajlama faaliyetinin önü bizzat AKP iktidarı tarafından açılmıştı. Ancak dış güçler (yabancı sermaye) bankaların kendi bilançolarına artık güvenmiyor. Ayrıca kredi borçlarını ödeyemeyen şirketlere anlayışlı olunması yönünde bankalara talimatların gittiği biliniyor. Dövizdeki tırmanışla zaten diken üstünde oturan bankalar özel sektörün yükünü çekmek zorunda kalınca sıkıntıların büyüdüğünü tahmin etmek zor değil. Hükümet bu tavrı ile reel sektördeki krizi bankalara da bulaştırmış oldu.
Uzun süreden beri performans zaafiyeti yaşayan Türkiye ekonomisi özellikle 2017’nin sonlarından itibaren kriz atmosferine girdi. Ne döviz ne de faiz durdurulabiliyor. Ekonomi yavaşlamasına tüketim iştahı azalmasına rağmen ürün fiyatları artıyor. Hayat özellikle dar gelirliler için her geçen gün daha da zorlaşıyor. Ay sonunu getirmek büyük bir maharet istemeye başladı. Ekonomistlerimiz ise bozulan dengeleri çok iyi resmediyor. Peki ama çıkış ne? Geçenlerde bir youtubekanalında akademisyen Ümit Akçay’a bu soru yöneltildi. Akçay’ın verdiği spontane cevap çok hoşuma gitti:‘Kafamda bu sorunun bir cevabı yok. Ama biz sorunları ortaya koyalım belki içinde çıkış yolunu da bulabiliriz.’
Hükümette kıyıya yaklaşan dev dalgaları görmüş olacak ki o muhteşem kibrinden uzaklaşarak “tasarruf” demeye başladı. Gerçi 500 milyon dolarlık gizemli uçak krizi tasarruf tedbirlerini anlamsızlaştırsa da en azından damat cephesinde bir kıpırdanma işareti göze çarpıyor. Şimdiye kadarkilerden çok farklı olacağı ifade edilen Orta Vadeli Plan ise gerçekten dedikleri gibi oldu. Şimdiye kadarkilerin çok çok gerisinde bir heyecanla açıklandı. Ve piyasalar OVP yokmuş gibi yapmanın dayanılmaz hafifliği içinde. Ortadoks ve muhalif ekonomistler ise AKP iktidarının bu krizden kendi çabası ile çıkamayacağını ve hiç vakit kaybetmeden IMF ile anlaşması gerektiğini söylüyorlar. 187 milyar dolar dış borç ve 57 milyar dolarlık cari açığın bir yıl içerisinde nasıl çevrileceği kocaman bir soru işareti. Sıcak para akışı durduğu için Merkez Bankası peş peşe faiz artışları yaptı. Yıl başından itibaren toplamda artış yüzde 11’i buldu. Yüzde 6,25’lik faiz artışı tüm zamanların rekoru olmaya aday ama o bile sıcak para musluklarını açamadı. Merkez Bankası’nın elinde döviz rezervi kalmadığına göre hükümetin elindeki cephanenin tükendiğini söylemek mübalağa olmayacaktır.
Kaynak: KRONOS | https://kronos7.news/tr/berat-albayrakin-mckinsey-ile-anlastik-sozu-ne-anlama-geliyor/
Bu Yayına Yorum Yapın