İstanbul’da yaz Menekşe’de biter | SELAHATTİN SEVİ
20 yıl öncesine kadar İstanbul’da Avrupa yakasının en popüler kumsalı olarak bilinse de eski balıkçı köyü Menekşe’den eser yok şimdi. Ne banliyö trenlerinin hafif yatarak durduğu minyatür istasyonu, ne küçük ama sevimli lokantaları var.
İstanbul’a ve yaza özlemle…
Küçükçekmece Gölü’nü Marmara Denizi’ne bağlayan iç kumsal hüzünlü bir yalnızlığı yaşıyor. Derin sessizliği kıvrıla kıvrıla akan Menekşe deresinde seyreden balıkçı teknelerinin pat patları bozuyor. Yıl boyunca Batı İstanbul’u şehre taşıyan banliyö trenlerinin rayları birkaç yıl önce söküldü. Şimdi Halkalı’dan Sirkeci’ye kadar bitmeyen inşaat görüntüleri var sadece. Sahildeki balıkçılar doldurulan deniz üzerine yapılan yeni binalarına taşınınca gölden denize doğru eski bir fabrika binası karşılıyor sizi. Kibrithane! 1898 yılında Fransızlar tarafından yapılan Osmanlı Kibrit Fabrikası şimdi özel fotoğraf ve video çekimleri için nostaljik bir plato. Bacası ve ön cephesi olduğu gibi korunan fabrika akşam olunca perili köşkü andırıyor.
Fabrikadan Florya yönüne dönmeyip sağ taraftan ilerlerseniz kumsal boyunca sıralanan ağaçlar ve etrafındaki öbek öbek kalabalıkları görürsünüz. Bir arkadaş grubu veya bir ailedir büyük kısmı. Çoğu da Suriyeli göçmenler… Evinden ve yurdundan uzak olmanın acısını denize karşı fokurdattıkları seyyar nargileleriyle unutmaya çalışıyorlar. Bazen de acılarını Antepli davulcu Yaşar deniz ve zurnacı arkadaşının çaldığı aşina türkülerde halaya durarak.
Alaca karanlıkta yüzerken kaybettikleri evlilik yüzüklerini arayan İbrahim El Hamud ve Hibe Necer iki ay önce İstanbul’da evlenmişler. Bağcılarda oturuyorlar ve tekstilde çalışıyorlar. Anne baba sekiz nüfus bir evde yaşıyorlar. Akşamüstü onları üzen ve denizde sürek avı yaparcasına telaşlandıran ise denize düşürdükleri alyansları. Tek süsümüz bunlardı, diyorlar…
Oturdukları yerde çekirdek çitleyen Nijeryalı Kazım ile Kenyalı Şakayna Türkiye’de tanışıp evlenmişler. Türk adını her ikisi de ülkelerinde açılan Türk okulları vesilesi ile duymuşlar. Sonra kaderleri Türkiye’de kesişmiş. Şimdi Mecidiyeköy’de oturuyorlar. Fırsat bulduklarında Menekşe’ye geliyorlar. Ayakları deniz suyuna değiyor.
Menekşe, ünlü olduğu yıllardaki adıyla ‘Haylayf’günleri geride kalsa da şehrin kıyısındaki insanlar için hala bir sığınak. Her gün Merter’den erken saatte gelip geç saatte dönen Mazlum Bey bölgenin maskotu gibi. Bir gün film yapımcılarının kendisini keşfedip küçük de olsa roller vereceği günleri dört gözle bekliyor. Tanıdığınız varsa söyleyin, ben buradayım, diyor.
Kış aylarındaki hırçın dalgalar denizi göle doğru taşısa da Menekşe hala bir sığınak. Yıkık dökük iskelede dinlenen 14 cankurtaran belediye görevlisi tatsız olaylar yaşanmaması için hazır bekliyor.
‘Atatürk’ün sevdiği denizler’den olma gibi haklı bir ünü olsa da, 20 yıl öncesine kadar Avrupa yakasının en popüler kumsalı olarak bilinse de eski balıkçı köyü Menekşe’den eser yok şimdi. Ne banliyö trenlerinin hafif yatarak durduğu küçük istasyonu, ne küçük ama sevimli lokantaları var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından dökülen 5 bin metreküp kum, yapay çevre düzenlemeleri, küçük tesisler, ücretsizi otopark, oyun alanları eski günleri geri getirmeye yetmiyor.
KAYNAK: https://kronos4.news/tr/istanbulda-yaz-meneksede-biter/
Bu Yayına Yorum Yapın