Berlin’de şah ve ‘sultan’ - Selahattin Sevi
1967'de İran şahı Rıza Pehlevi'nin Berlin ziyareti o yıllarda coğrafi olarak bölünmüş olan Almanya'nın fay hatlarını yerinden oynatmıştı. Erdoğan'ın ziyareti de gurbetçilerden, siyasi mültecilerden sıradan Almanlara kadar ülkeyi böldü.
Berlin en sıra dışı günlerinden birini yaşıyordu. Günlerdir devam eden uyarılar sonuçsuz kalmış, İran şahı Rıza Pehlevi ve şatafatlı kafilesi kente ayak basmıştı.
Şah’ın hayat hakkı tanımadığı muhalifler, öğrenciler, sol gruplar ve sendika üyeleri sokaktaydı. Almanca, Farsça ve İngilizce pankartlarla sokağa çıkan göstericiler başlarına geçirdikleri kâğıttan alış veriş torbalarının üzerine bastıkları Rıza Pehlevi fotoğraflarıyla yüzyılın son diktatörlerinden birine Berlin’i dar etmeye kararlıydı.
Takvimler 2 Haziran 1967’yi gösterdiğinde kızgınlık ve hiddet yerini şaşkınlığa bıraktı. Gösterilerin yapıldığı alanda bir parkın içinden açılan ateş sonucu bir kurşun 26 yaşındaki genç bir öğrenciye, Benno Ohnesorg’a isabet etmişti. Yaralı gencin hastaneye kaldırılırken hayatını kaybetmesi üzerine ortalık daha da karıştı. Sadece bölünmüş Almanya’nın doğu parçasında bir ada gibi kalan Batı Berlin değil, bütün Federal Almanya şoktaydı.
II. Dünya Savaşı’ndan sonraki ilk siyasi cinayet Şah’ın görkemli ziyaretine gölge düşürmekle kalmamış, ülkede bütün taşları yerinden oynatmıştı.
O günleri ‘Sen Vatan Haini misin Baba?’ adlı kitabında akıcı bir dille anlatan Deniz Kavukçuoğlu, cinayetin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana benzer bir olaya tanık olmayan Alman demokrat kamuoyunu derinden sarstığını, ertesi günden başlayarak ülkenin bütün üniversite ve yüksekokullarında büyük protesto eylemlerinin baş gösterdiğini anlatıyor. Kavukçuoğlu, öğrenci protestolarına üniversite öğretim üyeleri ve aydınların da katılmasıyla farklı bir boyut kazandığını, çeşitli platformlarda ülkenin hukuk düzeni ve toplumsal düzeninin sorgulanmaya başladığını belirtiyor.
1963 yılında Almanya’ya gelen, Tübingen, Heidelber ve Nürnberg’de felsefe, tarih ve ekonomi okuyan yazar siyasi gözlemlerini de aktarıyor. Türkiye’deki sıkıyönetimli dönemde 22 yılı zorunlu olmak üzere, toplam 30 yıl Almanya’da yaşayan Kavukçuoğlu, şöyle diyor:
“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ludwig Erhard, Konrad Adenauer gibi Hıristiyan muhafazakar politikacılar Alman siyasetine damga vurmuştu. Federal Almanya ABD’nin Avrupa’daki en sadık müttefiki olmuş, güçlü bir anti-komünist kale durumuna gelmişti.”
1992 yılında Türkiye’ye dönen ve bir yıl sonra başladığı TÜYAP’taki genel koordinatörlük görevini sürdüren yazar olayın sonraki dönemde geleneksel Almanya siyasetini baştan sona değiştirdiğini anlatıyor.
Olay doğrusunu söylemek gerekirse bütün dünyada 1968 olayları olarak adlandırılan öğrenci ve gençlik hareketlerini Avrupa’da öne çekmiş oldu.
Benno Ohnesorg’un polis kurşunuyla öldürülmesi Almanya’da ‘sokak eğlencesi’ olarak devam eden üniversite-sokak muhalefeti için ‘eğlencenin bittiği’ anlamını taşıyordu. Bir Batı Avrupa ülkesinde şiddeti yöntem olarak kullanan Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) kurulmuştu. RAF’ı daha küçük gruplar takip etti.
RAF’ın kurucu liderlerinden ve gençlik idollerinden gazeteci Ulrike Meinhof’un “Eğlence sona erdi. Sokak eğlencesi zamanı geçti artık…” sözleri sonraki yılların habercisiydi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi olarak bölünen Almanya’nın batısı zihinsel olarak da bölünmüştü.
Doğu’dan gelen bir diktatör iki büyük dünya savaşından sonra ayağa kalkmaya çalışan Batı Almanya’nın fay hatlarını yerinden oynatmıştı.
Batı için ‘kullanışlı’ bir partner olan Şah, 1979’da İmam Humeyni ve sol muhalefetin birlikte yaptığı ‘İslamcı’ devrimle devrildi. Böylece geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında (1848–1896) hüküm süren reformcu lider Nasıreddin Şah’la başlayan ve sürekli kesintiye uğrayan çağdaşlaşma hareketlerinden geriye çok az şey kaldı İran’da.
BERLİN, ŞAHLAR VE SULTANLAR…
Yıllar sonra Berlin, günlük gazetelerde ve haftalık haber dergilerinde ‘sultan’ olarak portresi çizilen AKP’nin genel başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretine hazırlanıyor.
Türkiye’deki birçok uygulama Şah dönemi İran’ını hatırlatsa da Berlin bu kez -60’lı yıllarda yaptığı gibi- resmi davetle çağırdığı konuğunun ‘itibarı’ için eline sopayı almaya hevesli görünmüyor.
İlk sürpriz, Erdoğan’a Berlin’de Türkiyelilere konuşma yapması için izin verilmedi.
Ev sahibi Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in “illüzyona kapılmadığı” ve tutuklu gazeteciler için girişimlerde bulunacağı, konuğuna bir liste verebileceği haberleri basına sızdırılıyor.
Üstelik ziyaret öncesi ‘muhalefet cephesi’nin popüler figürleri şimdiden seslerini yükseltti ve resmi davet programlarına alındı. Dönemin en büyük mağdurlarından sürgün gazeteci Can Dündar, Erdoğan’ın Almanya ziyaretinde mutlaka toplantılara katılacağını ve tutuklu gazetecileri soracağını söylüyor.
Türk maden işçilerinin yaşadıklarını yaşayarak ‘En Alttakiler’ kitabıyla anlatan ünlü Alman gazeteci Günter Wallraff ise Alman hükümetinden bir duruş sergilemesini bekliyor.
Erdoğan karşıtı muhalefeti örgütleyen katılımcıların listesini yayımlayan internet siteleri ve sosyal medya hesaplarına her geçen gün yeni isimler, dernekler ve STK’lar ekleniyor.
Birleşik Almanya’nın başkenti Berlin’de ziyaretten önceki hafta birkaç yüz kişinin toplandığı eylemler yapıldı bile… Göstericiler “Erdoğan istenmiyorsun” yazılı pankartlar taşıdı. Almanya’nın kurucu başbakanlarından sonra en güçlü sağ politikacısı olan Merkel’i de eleştiren göstericilerin başka bir pankartında ise, “Erdoğan öldürür, Merkel hapseder” yazıyordu.
Düsseldorf’ta düzenlenen gösteride “Türkiye’deki devlet terörünü durdurun” yazılı pankartlar dikkat çekti.
Erdoğan karşıtı gösterilere öncülük eden bileşenler arasında Alevi derneklerinin yanı sıra farklı sivil toplum örgütleri de var.
En son Almanya Milli Takım kaptanı Türk kökenli Mesut Özil’le ve diğer futbolcularla İngiltere’de verdiği pozla ülkeyi bölen Erdoğan’a karşı güçlü bir blok oluşmuş durumda.
Erdoğan’ın Almanya’daki resmi görüşmelerini gerçekleştireceği 28-29 Eylül tarihlerinde ülkede daha büyük çaplı protesto gösterileri planlanıyor. Erdoğan’ın ziyaret edeceği Berlin ve Köln’de düzenlenmesi planlanan eylemlerin her birine binlerce kişinin katılması bekleniyor.
Steinmaier’in Erdoğan onuruna vereceği yemeğe katılacağını duyuran Türk kökenli ünlü politikacı ve Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir, Erdoğan’ın kendisine tahammül etmeyi öğreneceğini açıkladı.
Türkiye’de bütün muhalif sesleri susturan Erdoğan bakalım gerçekten Almanya’da kendisi için hazırlanan sürprizlere tahammül edebilecek mi?
Kaynak: https://kronos7.news/tr/berlinde-sah-ve-sultan/
Bu Yayına Yorum Yapın