Tapınak'ın 15 Temmuz ve 24 Haziran mesajları! Önce'den haber vermişler | Rauf Atilla Polat
Bu makale de 15 Temmuz’un farklı bir yönüne dikkat çekmek istiyoruz.
Okurken sabır, azim ve dikkat ederek ve üzerinde düşünerek hareket etmenizi rica ediyorum. Zira ‘ne sözler ve ne de kanunlar, dünyayı semboller yönetmektedir’ hakikatince ele alınmıştır.
Özellikle Darbe’yi planlayanların nasıl ilmik ilmik sembolleri işledikleri, kimlere nasıl mesaj verdikleri ve şuan hangi nokta da oldukları ve yapacakları yeni hamlenin mesajını açıkça verdiklerine şahitlik etmiş olacaksınız.
Misal küçük bir fragman;
Sirius’a (Şi’ra Yıldızına) tapanlar açısından yeni Sirius yılının (takvim başlangıcının) 15 Temmuz’dan birkaç gün sonra başladığını bilenler bu tarihin neden seçildiğini takdir edeceklerdir.
15 Temmuz’u takip eden günlerde Sothic Year denilen Sirius’un heliaktik doğuşu (Sirius’un 14 derecelik açıyla yengeç burcunda Güneşle birleşmesi) dünyayı yöneten Okultistler açısından önemli bir olay’dır.
Hz. Musa döneminde 15 Temmuz’un birkaç gün sonrasında kuşluk vakti Sirius’un ufuk çizgisinden doğuşu önemli bir dinsel bayram olarak kutlanıyordu. Hz. Musa’nın sihirbazlarla yarıştığı gün olarak bu bayram günü seçilmişti.
15 Temmuz Cuma darbesi bu nedenle, Masonik ritüellerde 17 Temmuz pazartesi sabahı başlayacak kurtuluş ve özgürlük bayramı öncesinde bayramı sevinçle kutlayacakları bir etkinliği sembolize ediyordu.
“The heliacal rising of the star Sirius (Egyptian: Spdt or Sopdet, "Triangle"; Greek: Σῶθις, Sō̂this) on 19 July in the Julian calendar.[1][a] It is an important aspect of Egyptology, particularly with regard to reconstructions of the Egyptian calendar and its history. Astronomical records of this displacement may have been responsible for the later establishment of the more accurate Julian and Alexandrian calendars. 17 July 1872 BC as the Sothic date (120th year of 12th dynasty, a drift of 30 leap days)”
“17th July was thus the most important date of the year for the Ancient Egyptians regarding birth and death theology,”
- “11 Eylül”ün nasıl bir mega ritüel olduğu ve bu rakama yüklenen anlamların ne olduğunu daha önce internetteki yazılı ve görsel kaynaklardan incelememiş olanların burada anlatılanlar da zorlanma ihtimali olabilir. Ancak elden geldikçe basitleştireceğiz.
- Harf, sembol, tılsım ve rakamların Kabala inancına mensup olanlarca nasıl kullanıldığı ve ritüellerinin bir parçası haline geldiğini bilmeyenlerin bu çalışmada anlatılanları takdir etmesi beklenemez.
15 Temmuz ile ilgili hakikatlere gelince şöyle başlayalım.
Tabii burada üzerinde durulacak olan mesele bir komplo teorisi değil. Sembollerin hakikati nasıl ortaya çıkardığı gerçeği.
Derdimiz, Erdoğan ve AKP’nin darbeyi yaptığı tezini işlemek değil, o ayrı bir mevzu..Ki defalarca anlatıldı. Burada meselenin çok daha ileri bir boyutu mevcut. Onların yaptığı tek şey figüranlıktı. Malum gücün zehri basireti kapattı.
Ve çok iyi biliyorum ki, onlarda bu meseleyi ilk kez duyacak ve nasıl bir piyon olarak kullanıldıklarına şahitlik edeceklerdir. Ve şunu da biliyorum ki, bu gerçekleri gördükten sonra da uyanmayacaklardır.
15 Temmuz’u planlayan Tapınağın Türkiye kolu aslında 15 Temmuz’da birçok mesajı vermiş. Hatta devamında da veriyor. (Daha evvelinde bu meseleleri bir kısmını 2009-2011 arası yazmaya gayret etmiştik)
İlk olarak, bilindiği üzere Tapınak Şövalyeleri (Knights of Templars) Süleyman Tapınağına “15 Temmuz” günü girmişlerdi.
Diğer bir deyişle, 15 Temmuz 1099 tarihinde I. Haçlı Seferine katılan Haçlıların Kudüs kuşatması başarı ile sonuçlanarak Kudüs Müslümanlardan “temizlenmiştir”!
Bir hafta sonra katliam ve vahşetlerin sonucunda 22 Temmuz’da Kudüs Krallığı kurulmuştu. (15+7=22!)
15 Temmuz günü 9 Tapınak Şövalyesi, Süleyman Mabedi’nin altını kazmaya başlamış ve Süleyman Aleyhisselam’ın gömdürdüğü içinde sihir ve kara büyü şifreleri olan kitaplara bu tarihten sonra ulaşılmıştı.
Bu nedenle “15 Temmuz” Tapınakçılar için önemli bir gündür.
İslama ve kutsal dinlere karşı başlattıkları ve Moloch adını verdikleri Eski Babil tanrısına tapınmaya başlamalarına neden olan gizli öğretileri öğrenmeye başladıkları bir dönemi sembolize etmektedir.
İkinci olarak, “15/7”’yi anlayabilmek için Tapınak’çıların ruh dünyasını analiz etmek gerekir.
Tapınakçıların 23. büyük ustası Jacques de Moloy ve Arkadaşları Fransız Kralı ve Papanın kararlı tutumuyla Şeytana taptıkları gerekçesiyle yakalanmış; Paris’teki Bastille Hapishanesinde 7 yıl tutuklu kalmış ve 1314 tarihinde yakılarak idam edilmiştir.
Bu nedenle Fransa, Fransız Kralı ve Bastille (Bastil) Hapishanesi Tapınakçılar için önemli sembollerdir. Nitekim, Fransız Devrimini gerçekleştiren Tapınakçılar (ve onların konu mankenleri Masonlar) halkı kışkırtarak Bastille Hapishanesine yürütmüşlerdir.
Halkın hiçbir stratejik önemi olmayan Boğaziçi Köprüsüne yürütülmesi ve orada toplanmaları gibi Bastille Hapishanesinin de hiçbir önemi bulunmuyordu.
O tarihte Bastil’de tutuklu olanların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu. Kışkırtılmış yığınların yönlendirilmesinde asıl amaç 475 yıl sonra olsa bile Jacques de Moloy’un intikamını almaktı.
Hapishaneye yürürken Mirabeau, "Monarşi, Tapınakçılar Örgütünün torunlarından öldürücü bir darbe aldı" demiştir.
6 Şubat 1790’da Bastille Hapishanesinin son taşı Parlamento’ya getirilerek taş üstünde taş bırakmadıkları mesajı bütün dünyaya verilmiştir.
Bastille Hapishanesi’nin kuşatıldığı tarih “14 Temmuz”dur. Bu nedenle Fransa’da 14 Temmuz günü ulusal bayram olarak kutlanır. “15 Temmuz” ise hem Fransa ve hemen ardından ABD’de başlayacak “Yeni Dünya” Düzeninin önündeki engellerin kaldırıldığı gündür.
15 Temmuz’da yönetimi ele geçiren Devrimci Güçler, Marquis de LAFAYETTE’yi Paris Ulusal Muhafızlarının başı (colonel-general) atadı.
Lafayette Amerikan Bağımsızlık Savaşında önemli hizmetleri olan ve ABD’yi Tapınakçıların merkezi yapan ekibin (George Washington, Alexander Hamilton ve Thomas Jefferson) yakın arkadaşıydı.
Özetle, “15 Temmuz” sadece Fransa için değil tüm dünya için monarşilerin sonunu hazırlayan yeni bir sürecin ilk günü olarak özel bir anlam taşıyor.
“15 Temmuz” sonrası Fransa’da yürütülen cadı avı, yapılan katliam ve yağmalamalar (arındırmalar-purge!) ayrı bir inceleme konusudur.
Tapınakçıların sembollere yüklediği anlamlara bir örnek de dönemin Kralı XVI. Louis’in idamı sırasında yaşananlardır.
1793 yılında Louis’in başı giyotinle koparıldıktan sonra bir mason iskelenin üzerine çıkarak elini Kralın kanına daldırmış ve kanı halkın üzerine saçarak “Jacque de Molay thou art avenged!- Jacque de Molay öcün alındı” diye haykırmıştır.
Böylece, Tapınakçılar Bastille’den ve Fransa Kralından intikamlarını 475 sonra almış oldular.
Üçüncü olarak, Tapınakçı zihniyetin arka planını da şifre etmemizin nedeni tarihin tekerrürlerden ibaret olduğunu göstermektir.
Tapınakçıların (Lüsiferyanların) okült kültürlerini, ezoterik inanışlarını anladığımız takdirde günümüzdeki olayları doğru analiz etmemiz daha kolay olacaktır.
15 Temmuz darbesinin kodları ise sürprizlerle dolu.
Tapınakçıların çakma 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü’n de “15.7” ay ve gününü seçmelerinde 157 yıl önce gerçekleştirdikleri ilk çakma/sahte darbe teşebbüsleri yatmaktadır.
Nümerolojistler sayıların metafizik enerji boyutu olduğunu bildiklerinden eylemlerini rakamlar ve kodlar üzerinden icra etmektedirler.
157 rakamından sayısal güç elde etme düşüncesi yatmaktadır.
Tapınakçılar rakamların tılsım gücüne sahip olduğuna inanırlar. O nedenle bir şey yapmak istediklerinde buna dikkat ederler (Tıpkı Müslümanlar için bazı söz ve hareketlerin 2-7-11, 33, 99 … 4444 kere söylenmesi/yapılması edilmesi gibi… Ve Osmanlı’daki müneccim’lik sistemi ve ahir zamanda metafizik istihbaratın etkin olacağı vs.. gibi..)
Evet devam edelim;
2016-157=1859.
Tapınakçılar 1859 yılında vuku bulan “Kuleli Vakası” olarak da bilinen ilk başarısız olmaya kurgulanmış çakma darbe girişimiyle elde ettikleri sonucun bir benzerini 15.7.2016’da elde etmek için bu tarihi seçmişlerdir.
1859 Kuleli Vakasıyla Osmanlı bürokrasisi ve ordusunda tasfiye etmek istedikleri kişilerin benzerlerini bu tarihten tam 157 yıl sonra “15.7.2016” tarihinde tasfiye etmek istemişlerdir.
Malum; 13 Eylül 1859 tarihinde Osmanlı’daki ilk modern darbe girişimi olarak adı anılacak olan Kuleli Vak’ası gerçekleşmiştir.
Görünüşte Sultan Abdülmecid’in yönetiminden memnun olmayan, Tanzimat ve Islahat Fermanından rahatsız olan kendilerine "muhafaza-i şeriat cemiyeti" veya Fedailer Cemiyeti/Örgütü (bugünkü jargonla FEDÖ olarak adlandırılabilir) üyeleri şeriatı koruma adına Padişah’ı tahtan indirerek yerine Abdülaziz’i tahta çıkarmayı hedeflemiş (en azından insanlar böyle kandırılmış) ve 41 kişi darbe hazırlıkları yaptıkları sırada basılmışlardır.
Olayın Kuleli Askeri Lisesi ile bir alakası olmamasına rağmen tutuklama ve yargılamaların Çengelköy’deki Kuleli Kışlasında yapılması nedeniyle bu olaya Kuleli Vak’ası denilmiştir.
Aslında bu çakma/akim kalan darbe teşebbüsü ile Tapınakçılar (Siyonist ve Masonlar) ileride Osmanlı bürokrasisi ve ordusunda yapmayı düşündükleri darbe ve yapılanmalara karşı çıkacak kişileri Devlet yapısından tasfiye etmeyi hedeflemişlerdi.
Mirliva Hasan Paşa’ya da üye olmasını teklif etmeleri üzerine, Hasan Paşa, durumu Rıza Paşaya bildirdi.
Günümüzde Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı görevine denk düşen, dönemin Seraskeri Rıza Paşa telaş içinde soluğu padişahın huzurunda alarak gizli bir örgütlenmenin olduğunu ve amaçlarının Padişah’ı tahtan indirmek suretiyle yönetimi ele geçirmek olduğunu anlattı. Hasan Paşa darbecilerin Kılıç Ali Paşa Camiinde toplanmalarını sağladı.
Toplantı halinde bulundukları sırada yakalattı. 13 Eylül 1859’da 41 üyesi yakalandı. Bu gizli cemiyeti serasker Rızâ Paşa’ya bildirmek suretiyle hükümeti haberdâr eden Mirliva Hasan Paşa yaptığı hizmet sebebiyle ferikliğe (Korgeneral) yükseltildi.
Bu örgüttün içerisinde üst seviyedeki askerlerden devlet içinde bir çok kademede çalışan memurlara, medrese hocalarından muhallebicilere kadar toplumun bir çok kesiminden insan olduğu söylendi. FEDÖ’nün cuma selamlığında halkla arasında hiçbir engel kalmayan padişaha suikast düzenleyerek hedeflerine ulaşabilecekleri ileri sürüldü.
Çakma darbenin amacı Fransa’da başlayan ve dünyada giderek yayılan monarşiye son verme ve meşrutiyete geçmeye engel olacak Osmanlı bürokratlarının Devletten tasfiyesidir.
Bu darbe tezgahının arkasında Abdülmecid’in oğlu Abdülaziz’i tahtan indiren “Görünmez El” vardır.
Bu “Hidden Hand”in sahibi Fransa ve Amerika’da başlayan demokrasi, insan hakları ve parlamenter rejimin savunucuları ve dünya savaşlarına neden olan Tapınakçılar (Duvarcı Ustaları)dır.
Üst fotoğraftaki gizli el o dönem masonlarının kullandıkları meşhur bir sembol olup; Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’n de ilk darbeden son darbeye kadar perde arkasında hangi elin olduğunu bizlere göstermektedir.
Abdülmecid'i devirme bahanesi ile tasfiye etmek istedikleri sözde "muhafaza-i şeriat cemiyeti"nin üyeleri arasında çok sayıda üst düzey subay, entelektüel, ulema mensubu ve öğrenci vardı.
Bu hareketin içerisine sızmış olan Masonların daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyetinde yer alması ve Cemiyete (bugünkü ifade ile Örgüte giriş yöntemlerinin İtalyan Mason Localarınkine benzetilmesi bu darbeyi yapmaya çalışanlar hakkında fikir vermektedir.
Hareketin önderi Süleymaniyeli Şeyh Ahmet’in harekete katılan herkesten ‘Şeyh Ahmet’e bağlı bir fedaiyim diye’ yazılı bir kağıt alınması masum insanların daha sonra deşifre edilmesine yönelik bir tuzaktı.
Darbeden kısa süre önce İstanbul’da camilerde ‘Padişah gavur oldu, din elden gidiyor, medreseler kapatılacak’ şeklinde bildiriler dağıtılması da halkın dini duygu ve hassasiyetleri üzerinden nasıl komplo kurulduğunu göstermektedir.
Mithat Paşa’nın 1859’da darbe girişiminde Kuleli’de FEDÖ’yü sorgulayan heyetin katipliğini yapması da ilginç bir rastlantı olmasa gerek. Mason Paşanın Abdülaziz’e yönelik darbenin arka plan destekçileri arasında olması tesadüf olarak addedilemez.
Şeyh Ahmed’in görüştüğü Arminius Vambery kimdir?
Siyonizm'in ünlü lideri Theodor Herzl, kendisiyle görüştükten sonra, günlüğüne şunları yazar:
"Yetmiş yaşını aşkın bu topal Macar Musevisinin şahsında dünyanın en ilginç insanlarını tanıdım. Kendisinin Türk mü?, yoksa İngiliz mi olduğuna bir türlü karar veremeyen bu insan, Almanca kitap yazmakta, on iki dili aynı akıcılıkta konuşmaktadır; ayrıca ikisine ruhban olarak bağlandığı beş din değiştirdiğini iddia etmektedir. Bana Şark'ın bin bir muammasını ve Padişah'la olan ilişkisini anlattı. Bana tümüyle güvenerek kendisinin Türkiye'nin ve İngiltere'nin gizli ajanı olduğunu söyledi. Musevilere düşman olan bir toplumda çektiği sıkıntıları anlatarak Macaristan'daki öğretim üyeliğinin göstermelik olduğundan söz etti."
“Vambery Çekoslovakya Cumhuriyeti sınırlarında olan St. Georghen kasabasında Talmudist Macar Musevisinin oğlu olarak dünyaya gelir.”
Yargılamalarda “Halkı ve askeri, saltanat-ı seniyye aleyhine kaldırarak, devleti tağyîr ile usûl ve kavânîni bozmak” yâni halkı ve askeri devlet aleyhine kışkırtarak; mevcûd devlet düzenini değiştirmek suçlaması yapılmıştı.
Soru: Darbecilerin aldıkları müebbet hapis ve sürgün cezalarının bir yıl sonra Padişah Abdülaziz tarafından iptal edilerek darbecileri affetmesi kurgulanan tezgahı ve çakma darbenin arkasında kimlerin olduğunu anladığı için olabilir mi?
Örgüt darbeyi gerçekleştireceği yer olarak Kılıç Ali Paşa Camii olarak belirlemişti. Abdülmecid cuma selamlığına vardığında ulema dini kitapları yere atarak darbe girişiminin başladığını bildirecekti. Bu esnada kapılar tutularak, dönemin deneyimli Çerkez askerleri tarafından suikast gerçekleştirilecekti.
İlk planda hazır bekleyen örgüt elemanlarına haber verilecek, müteakibinde ateşlenecek işaret fişekleriyle İstanbul’un çeşitli yerlerinde bekleyen örgüt elemanları teyakkuza geçirilecekti. Onlarda telgraf tellerini kesecek, köprüleri tutacak ve hedeflerini engelleyecek her şeyi silah zoruyla ortadan kaldıracaklardı.
Tapınakçıların sembollere ne kadar önem verdikleri bilindiğinden sorulması gereken bir soru darbenin neden Tophane’deki “Kılıç Ali Paşa Camii”nde gerçekleştirilmek istendiğidir.
“1859 gerçekleşen Kuleli Vak’ası birçok açıdan kendisiyle çelişen ve “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü kanıtlayacak nitelikle bir olaydır.
Kendiyle çelişmesi açısından bakacak olursak, din elden gidiyor diye darbe girişiminde bulunacak olan kişilerin darbeyi gerçekleştirecekleri yer olarak Kılıç Ali Paşa Cami’ni seçmeleri gerçekten de trajikomik bir durumdur.
Çünkü bir padişah dine sahip çıkmamakla suçlanıp sonra camide öldürülürse bu durum halk nezdinde nasıl açıklanır? Gerçekten ilk bakışta ortada her yönüyle amatörce ve trajikomik bir darbe girişimi bulunmaktadır.
Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’nın adını taşıyan caminin darbe yeri olarak seçilmesini Tapınakçıların düşünce dünyasında araştırdığımızda cevabını Masonik Fransız İhtilalinde Bastille Hapishanesinin neden hedef haline getirildiğinde bulmamız mümkün.
Bastille ile Jacques de Moly’un arasındaki ilişkinin benzerini Camii ile camiye adını veren Kılıç Ali Paşa arasında da aramalıyız.
13 Eylül darbesinin arkasında olan Talmudist Yahudi İngiliz Ajanı Arminius Vambery ile 15 Temmuz Darbesinin arkasında olan Maoist İngiliz Ajanının “topal” olması ne kadar ilginç bir tesadüf!
Tapınakçıların Kılıç Ali Paşa ile alıp veremediği neydi?
Kılıç Ali ya da Uluç Ali Paşa, Batılılarca Occhiali ya da Uluj Ali (1500 - 21 Haziran 1587) olarak da bilinen 1571 ile 1587 yılları arasında 16 yıl kaptan-ı derya olarak görev yapmış Osmanlı denizcisidir. İtalyan asıllı olup, Müslüman olmadan önceki adı "Giovanni Dionigi Galeni"dir.
İnebahtı Deniz Savaşında Uluç Paşa savaşın açık denizde yapılmasını savunsa da Kaptan-ı Derya Ali Paşa bunu kabul etmedi. 7 Ekim 1571 yapılan savaşta Uluç Ali Paşa sol kanadı komuta etti. Savaş sırasında Uluç Ali Paşa düşmanın sol kanadını bozmuş ve Malta Şövalyelerininkaptan gemisini ele geçirmiştir.
Savaşın ardından yarısı kendi filosundan, öbür yarısı ise dönüş yolunda doğu Akdeniz limanlarından topladığı Osmanlı kadırgalarından oluşan 80 gemiyle İstanbul'a vardı. Uluç Paşaya kaptan-ı deryalık görevi verildi ve II. Selim Uluç Ali'nin adını Kılıç Ali olarak değiştirdi.
Savaşta Şövalye olan İtalyan adaşı Giovanni Andrea Doria’ya karşı üstünlük kurmuş; Kaptan Gemisindeki Malta Şövalyelerinin bayrağını alarak İstanbul’a getirmiş ve Bayrağı II. Selim’e takdim etmiştir. Kendisine Kılıç Lakabı verilmesi bu yüzdendir.
Tapınak Şovalyelerinin Kılıç Ali Paşa’yı sevmemesi bu yüzdendir.
Bu nedenle 1859 yılında yapmayı düşündükleri Darbeyi baş düşmanları Kılıç Ali Paşa’nın adını taşıyan camide gerçekleştirmeyi planlamaları bir tesadüf değildir.
Kılıç Ali Paşa Camisinin 2011 yılındaki restorasyon çalışmaları sırasında ateşe verilerek yakılmak istenmesi de ayrı bir konu’dur... Ki, 2011 ve sonrası zulüm kanunların’ da devreye sokulmaya karar verildiği bir tarih’tir. Ve nitekim 2018’e gelen süreç ortadadır.
Dolayısıyla 13 Eylül 1859 tarihinde başarısız olmaya kurgulanmış masonik darbe ile hem bürokraside Abdülaziz ve Abdülhamid döneminde kendilerine engel olacak bürokratik ve askeri elit yapı temizlenmeye çalışılmış, hem de Kılıç Ali Paşa’nın adını taşıyan mekanda Osmanlının gerçek sahibi olan Anadolu Türklerinden intikam alınmaya çalışılmıştır.
“15/7” tarihlerinin şifreleri!
Yukarıdaki açıklamalardan 15 Temmuz sözde darbesinin Kılıç Ali Paşa Camiinde bastırılan başarısız darbe girişiminin 157. Yılında geçmişin intikamını almak için yapıldığını ifade ettik.
157. yıla denk gelen 2016 yılının içerisinde 15 Temmuz’un darbe günü olarak seçilmesinde ezoterik ve kabalistik bir başka anlamı bulunmaktadır.
15 Temmuz, yılın 196. Günüdür. Yılın tamamlanması için geride kalan gün sayısı 365-196=169’dur.
169 sayısı masonlar için önemli bir ezoterik sembol. Fibonnaci Serisinde 13 rakamı 7. sırada ve karesi 169'dur.
15 Temmuz’un yılın baştan 196 ve sondan ise 169. Gününün olması ve bu amaçla Tapınakçılar için özel anlam taşımasının sembolojik başka anlatımları da bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere, Tapınakçılar 15 Temmuz darbesini masum insanların üzerine yıkarak TSK’ya verdikleri zarar; 1839’da Yeniçeri Ocağını kaldırarak, 1859’da bürokrasi ve orduyu arındırarak Osmanlı Ordusuna verdiklerin zarardan farklı değildir.
“13.9”[13+9=22] 1859’daki darbe teşebbüsleri başarısızlıkla sonuçlanınca bunun intikamını 157 yıl sonra “15.7” [15+7=22] 2016 tarihinde yaptıkları ve koordine ettikleri çakma 15 Temmuz Darbe Girişimi ile almışlardır.
13’e dair farklı noktayı ele alacak olursak;
Gerek 1859 gerekse 2016 darbelerinin yapıldığı günler (13 Eylül ve 15 Temmuz’un) Kabalistler için çok önemli olan 13 rakamını içerisinde barındırıyor.
13 EYLÜL à 13/9=139= 1+3+9= 13
15 TEMMUZà 15/7=157=1+5+7= 13
Tesadüfün böylesi değil mi....
Peki, 157 ve Pi (3,14) için ne demeli...
Kabalistler için Pi (3,14) sonsuzluğu temsil eden irrasyonel ve aşkın bir rakamdır. 157 sayısı 314’ün tam yarısıdır.
Sonsuzluk ve mükemmelliğe ulaşmak için 157’nin üzerine bir 157 daha ilave etmek (157+157=314) gerekir.
Dolayısıyla 15 Temmuz darbesi Kabalistler açısından 1000 yıl sürecek Novus Ordo Seclurum (Çağların Yeni Düzeni)nin sağlanması için ilk aşamaydı.
Gerçekten kontrolü ele geçirmeleri için ikinci bir 15 Temmuz’a (yani askeri darbeye) daha ihtiyaçları bulundukları için Ekim 2016’dan sonra sık sık ikinci bir darbe girişiminden söz ederek bu konuda kamuoyunu hazırlamaya ve ajite etmeye çalışmaktadırlar.
Nitekim eldeki tüm siyasi veriler, sosyolojik ve toplumsal akış oraya sürükleniyor ve halk henüz farkına varmış değil ve varmayacak da. (Kader hükmünü vereceği zaman basiret kapanır)
Abdülmecit’e karşı yaptıkları 1859’da çakma darbesi ile başlattıkları süreci 1876 gerçek darbesi ile sonuçlandırmışlardır. “32.” Padişah Abdülaziz’i bir darbe ile devirip “33.” Osmanlı Padişahı V. Murat’ı tahta geçirmelerinin Masonlar için özel bir anlamı vardır.
Aynı şekilde ikinci bir 15 Temmuz ile mevcut hükümeti devirip tamamen kendi adamlarından oluşan bir hükümeti işbaşına getirmek için gerçek bir darbe yapmak istemektedirler. Böylece 157+157=314 yani Pi sayısına ulaşarak Türkiye üzerinde 1000 yıl sürecek hakimiyetlerini kurmak istemektedirler.
Bunu da 24 Haziran’dan sonra yapacaklar. Seçim de yine Erdoğan’a kazandıracaklar, başkan yapacaklar ve kendisi ruhani dünyasında ‘’TAMAM, Başkan oldum, bu iş bitti’’ diyecek. Ve mesele oradan sonra başlayacak. (Manevi farklı bir müdahale olursa o ayrı bir mesele... ki, ona dair de bazı işaretler mevcut)
Burada 4 önemli ayrıntı daha var;
Birincisi, kaderi plan’daki süreç. (Çok detaylı uzun bir yazı)
İkincisi, Tapınak’ın gelecek izlediği planlama süreci.
Üçüncüsü, Siyasi İslam ve Münafıklara bakan yönü.
Dördüncüsü, hak yolda olan müminlere hitap eden stratejik alan. (Bu da Mehdi ve Mesihiyet süreci ile ilgili)
&
Mevzunun bir diğer boyutu ise; “Sonuç olarak Satanist Kabalistler Ley Hatları (Lay Lines) ve Remil Çizgileri ile Harut ve Maruttan ve İdris Aleyhisselamdan beri gelen ezoterik ve gnostik ilimlerle sihir ve büyü yapmakta bunlardan elde ettikleri güçle insanları ve dünyayı yönetmeye çalışmaktadırlar.”
Şimdi burada bu ilmin (Remil ilmi) 15 Temmuz (157) ile ilgisi bağlantısına geçelim.
Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayından Medine’deki Mescidi Nebeviye doğru düz bir çizgi çizelim.
Görüldüğü üzere iki mekan arasında 157 derecelik bir açı vardır.
Buradan hareketle seçilecek bir tarihin sihir etkisi oluşturmasında “15.7” gün ve ayının tercih edilmesi tesadüf olarak açıklanamaz.
Adeta Beştepe’nin (Beyaz Saray’ın) Mescidi Nebeviye yaptığı darbe gibi bir şey.
Adeta Sarayın arkasındaki gizli gücün (Tapınakçıların) Mescidi Nebeviden intikam alması gibi bir şey.
Sıradan bir asker veya siyasetçinin Üst Aklın sahip olduğu ezoterik ilimleri ve gizli ilimleri bilmesi ve anlaması beklenemez.
Sonuç:
15 Temmuz 1099’da Tapınak Şövalyeleri I. Haçlı Seferiyle Kudüs’ü, Süleyman Mabedini, ve Kabala’yı ele geçirmiştir.
15 Temmuz, Fransız ihtilalinden sonra Dünya üzerinde tapınakçıların hakimiyetini tescil eden bir tarihtir.
15 Temmuz, Türkiye’nin 11 Eylül’ü dür. 911’i tasarlayan Yahudiler için sözde Osama Bin Ladin’in adamlarının İkiz Kulelere saldırması, Orta Doğu’nun işgali için “Tanrı’nın bir lütfu” olmuş ve işgale zemin hazırlanmıştır.
Nasıl toz bulutu aralandıktan sonra “11 Eylül” 2001 saldırılarının arkasında İllimunati ve Tapınakçıların (ve onların Siyonist uzantılarının) olduğunu anlatan çoğu internet üzerinden ulaşılabilen yüzlerce yazılı ve görsel materyal üretildiyse, aynı şekilde 15 Temmuz 2016 “Kalkışmasının” tozları dağıldığında, başarısızlığa kurgulanmış bu sözde trajikomik darbeyi tasarlayan ve masum insanlara komplo kuranların kimler olduğu daha iyi ortaya çıkacaktır. Bu çalışmayı ilki olarak kabul buyurun.
1789’da Jacques de Molay’ın intikamını alanlar, 1571 İnebahtı Savaşında kaybettikleri bayrağın hıncını Kılıç Ali Paşa’dan almaya çalışanlar; 1859’da FEDÖ örgütü ile Osmanlı elitini temizleyenler 2016’da ihdas ettikleri FETÖ kavramı ile Türkiye’ye sahip olma adına mega ritüeller içeren bir tuzak kurdular.
Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.
Tarık Suresinin ilk 3 ayeti ile son 3 ayetlerini okunduğumuzda tuzak kuranlarının cezasının göklerden (Nibiru/Planet X) ile geleceği müjdesini alıyoruz.
Kozmolojik afetler ile gelecek sürprizlere hazırlıklı olunmalı... Ki, bu da meselenin diğer bir boyutu. Ve gaflette olan, zulm’e göz yuman halkın uyanması meselesi. Helak olan kavimlerin durumu.
Ve faize, kadın cinayetlerine, çocuk tecavüzlerine, işkencelere, gıybet’e, yalan’a, küfre düşmüş bir milletin uyanması da; ‘Nefis ancak açlıkla terbiye edildi’ hakikatince onu tetikleyecek olan her felaket...
&
PARALEL KELİMESİ VE ALLAH’A İSYAN MESELESİ
Okult öğretide kullanılan yöntemlerden birisi “Reverse Speech”tir. Kelimeleri tersten yazarak ve okuyarak sihir yaparlar. Büyü ve sihir yapanlar Kur’an ayetlerini tersten okuyarak amaçlarına ulaşmaktadırlar. Bu nedenle Kur’anı Kerimin tersten okunması kat’i bir şekilde yasaklanmıştır. Bu teknikle üretilen yazı ve seslerin bilinç altında izler bıraktığı; cin ve şeytanların insanlar üzerinde tesirler bıraktığı tespit edilmiştir. 1970’li yıllardan itibaren Satanist şarkılarda tersinden okunduğunda Şeytana tapınma ve saygı anlamına gelen sözler olduğu görülmektedir.
David John Oates claims that during spoken language production, human speakers subconsciously produce hidden messages that give insights into their innermost thoughts.
PARALEL kelimesinin onbinlerce tekrar edilmesinde de kitlesel hipnoz ve sihir etkisi olduğuna inanılmaktadır. Bu kelimenin telaffuzu ile kitleler büyülenmekte ve bu sözü söyleyen insanlara tabi olmaktadır.
PARA-LE-L tersten okunduğunda L(am) EL ARAP olmaktadır. “LA” yoktur. Ne yoktur EL yoktur (Yani tanrı yoktur). Yukarıda değinildiği üzere bütün Semitik dinlerde EL (Elif ve Lam (aleph-lamed)) tanrı anlamına gelmektedir. Hangi tanrı yoktur. El Arap: Arap(ların) Tanrısı.
Diğer bir ifade ile Paralel kelimesi kitlelerin bilinç altına Arapların Tanrısı yani Müslüman Arapların Tanrısı yoktur veya onu reddediyoruz anlamına gelmektedir.
Subliminal olarak, İslam’a ve Allah’a karşı meydan okuma anlamına gelen ve yönüyle özel seçildiğine inanılan kitlesel hipnoz aracı olduğuna inanılmaktadır.
KAYNAK: Rauf Atilla Polat | https://www.patreon.com/posts/tapinakin-15-ve-19345753
Bu Yayına Yorum Yapın