Müsbet Harket ve netice! | Doç. Dr. Salih Yücel
Müspet hareket başarı için en önemli bir prensiptir. 11 Eylül terör olayı olunca bazı çevreler bunu fırsat bilip İslam ve Müslümanlara karşı çok şiddetli bir soğuk savaş başlattılar. 11 Eylül terörünün en büyük neticesi oryantalizmin yeniden dirilmesi oldu. Başta güçlü medya kuruluşları olmak üzere, akademik ve sivil camiada bunu görmek mümkündür. Müslümana düşen görev ise buna karşı müspet hareket etmektir.Canberra’daki gayri Müslüm bir mezhebin başındaki en büyük dini lideri: “Kur’an-ı okumaya başladım. İçinde şiddet var diye 80 sahifeden fazla okumadım” diye gazetenin birine demeç verir.
DİNİ LİDERİ İSLAM’A HAKARET ETMEKTEN VAZGEÇİREN HİZMET HARKETİ!
İki hizmet gönüllüsü, dini liderden randevu alıp kendisiyle bu konu ile ilgili görüşür ve “Bizde sizin kutsal kitabınızda Kur’an’dan daha çok fazla olan şiddet ayetlerini halkımıza açıklamamızı veya medyaya yansıtmamızı ister misiniz?” diye sorarlar.
Dini lider “hayır” diye cevap verir.
Ama siz bunu yapıyorsunuz deyince, bundan sonra asla böyle bir şey yapmayacağına söz verir.
Sonrada “medyada çıkan bu ifadelerimden sonra Müslümanlardan hakaret e-mailleri aldım.
Ofisime ilk defa gelip, konu ile ilgili kibarca rahatsızlığını belirten sadece sizler oldunuz ’’der.
Daha sonra o mesajların sekreteri tarafından yazılmış ve hazırlanmış olduğu ortaya çıkınca, onu da görevden alır.
MÜSBET HARKETİN SONU HEP BEREKETTİR
Evet, müspet hareket eden eninde sonunda kazanır.Bugün Hizmet babayiğitlerine perde arkasında şeytana üstadlık yapanlarca atılmadık iftira, yapılmadık kötülük kalmadı. Fakat bu babayiğitler, müspet hareket çizgisini korudular. Bu Cenab-ı Allah’ın en büyük lütfu oldu. Geçenlerde bir sosyolog, herhangi bir Müslüman gruba zulüm yapılınca çoğunluk itibarı ile misli ile cevap vermeye çalıştılar. Ancak Hizmet Hareketi bu kadar zulme rağmen barışçıl hareket etti, diye yazdı. Bunun sebebi açık, çünkü hep böyle eğitim gördüler, böyle yaşadılar ve böyle yaşamaya da devam edecekler inşallah.
Evet, müspet hareket eden Ertuğrul Gazi’nin çadırda yaşayan aşireti altı asırlık “Devleti Aliye” oldu. Zulme karşı sabredip müspet hareket eden İmam Azam, İmam Şafii, Ahmet bin Hanbel, İmam Malik, Abdulkadir Geylani, Şahı Nakşibendi, Bediüzzaman gönüllere sultan oldu. Onlara zulmedenlerden iz kalmayıp ebter (nesilleri kesik) oldular. Bu zulümde en büyük kazanım gelecekteki başarılar için kitaplarda okunan müspet hareketin, yüzbinler tarafından fiiliyata dökülmesi oldu. Cenab-ı Allah geleceğe hazırlıyor.
SON NEFESE KADAR HAK VE HAKİKAT
Sahabenin ve Allah dostlarının en önemli karakterlerinden biri son nefeslerine kadar hak ve hakikate hizmet etmeleridir. Ashabı Kiram’dan Ebu Talha Hz. Osman zamanında deniz seferine çıkılacağını duyar ve oğullarına “Hazırlığımı yapın, sefere çıkacağım” der. Oğulları “Baba siz Resulullah, Ebu Bekir ve Ömer zamanında bütün seferlere katıldınız. Artık yaşlandınız. Bırakın da sizin yerinize biz katılalım” derler. Fakat Ebu Talha, kabul etmez ve deniz seferine katılır. Seferde iken gemide vefat eder. Gemi ancak 7 gün sonra kıyıya ulaşır ve onu gömerler. Yedi gün boyunca vücudunda ne kokma ne de dağılma olur.
Endonezya’da koloni güçleri, 19’uncu asrın büyüklerinden Al-Makassari’nin dine hizmet etmesine engel olmak için Sri Lanka’ya sürgüne gönderirler. Orada da hizmete devam edince bu defa Güney Afrika’ya sürerler. Ama orada da ölümü göze alarak dine hizmet etmeye devam eder ve orada da vefat eder. Koloni güçleri cenazesini oraya gömer. Endonezyalı Müslümanlar ısrar edince yaklaşık 6 ay sonra cenazesini gömüldüğü yerden çıkarıp gemi ile Endonezya’ya gönderirler. İki parmak hariç sadece iskeleti kalan al-Makassari’nin cenazesi, Endonezya’ya ulaşıncaya kadar sağlam bir vücuda dönüşür.
Evet koloni güçlerinin bütün zulmüne rağmen yaklaşık 25 büyük Endonezyalı alim son nefesine kadar dine hizmet ederler. Onlar da müspet hareket çizgisini takip ederler. Bugün Endonezya’da 200 küsur milyon Müslüman varsa bunun sebeplerinden biri zulme, yoksulluğa rağmen yaklaşık 300 yıl boyunca hiç ümitsiz olmamalarıydı. Onlara zulmedenlerin adlarını koloni ülkesinin halkı bile bilmez. Fakat 25 büyük Müslüman alim, hâlâ gönüllerde yaşıyor. Hepsi de son nefesine kadar zulme rağmen hizmetten dur olmadılar.
Avustralya’ya ilk gelen kafile içinde bulunan bir zat, ilmi yok fakat Kur’an biliyor. Ölümünden bir kaç gün öncesine kadar kırk küsur yıl hep gönüllü Kur’an öğretmiş. Vefatından bir gün önce felç geçiriyor. Hastanede damadına “Dostlarımı çağırın, helalleşmek istiyorum diyor. Rüyamda Mevlana ve Bediüzzaman Hazretleri geldi ve yarın ikindi vakti yanlarına bekliyorlar” der. Hakikaten ertesi gün ikindi vakti hakkın rahmetine kavuşuyor. Seksen beşe merdiven dayamış çok hasta olan bir dost hâlâ acaba biraz daha burs bulabilirmiyim diye çırpınıyor. Olandan, bitenden ümitsiz değil. Vazifesini son nefesine kadar yapmaya calışıyor. Onun bir dostu 9 yıl önce bana “Bu kişi son nefesine kadar hizmet edecek. Hizmet etmezse ölür” demişti. Hakikaten de öyle. Hem yaşlı, hem hasta ama o hâlâ koşup koşturmaya çalışıyor.
Kaynak: http://zamanaustralia.com/dr-dursun-ali-erdem/2018/07/olaganustu-hal-ve-kanun-hukmunde-kararnameler-ohal-ve-khklar
Bu Yayına Yorum Yapın