Bir dönemin kudretli komutanı | Tuncay Opçin

Vural Beyazıt, mesleğinin dışında resme oldukça meraklıydı. Ressam Faruk Cimok’tan resim dersi almış, emeklilik yıllarında yaptığı tablolarla ünlenmişti. Beyazıt fikirleriyle de farklıydı. Türkiye’de bir Kürt partisi, hatta bir Nakşi partisi kurulmasını savunuyor, bunun açıklık ve şeffaflığa katkısı olacağını düşünüyordu.


Oramiral Vural Beyazıt, kızı CHP Kahramanmaraş Milletvekili adayı Ayşe Nilden Beyazıt Postalcı’ya destek olmuştu.

“Beyazıt”, 1990ların başlarında gazetecilik yapanlar için oldukça önemli, dikkat edilmesi gereken bir soyadıydı. Askerin olanca ağırlığını hissettirdiği Türkiye’de aynı soyadı taşıyan iki isim, devletin en önemli koltuklarını işgal ediyordu. Vural Beyazıt, Deniz Kuvvetleri Komunatı’ydı. Kardeşi Doğan Beyazıt ise Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevinde bulunan bir paşaydı.
Bildiğim kadarıyla, önce Doğan Beyazıt emekli oldu, ardından da Vural Beyazıt. Ben Vural Beyazıt’la, görevinin son yılında tanışma şansına sahip oldum. Aksiyon’un ilk kuruluş yılında, henüz altı aylık bir dergi olduğu dönemde Knox Sınıfı fırkateynlerin ABD’den alımını ele alıp, işlemiştik. Dergi konuyu üç hafta gündemde tuttu.
AYŞE ÖNAL’IN GAZETESİ KAPATILDI
Tabii bu durum, görevinde üçüncü yılını dolduran ve emeklilik için gün sayan Vural Beyazıt’ın hiç hoşuna gitmemişti. O dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri ele alan bir haber yapmak bir yana, komutanları kızdıracak herhangi bir konuyu işlemek bile büyük suçtu. Biz Aksiyon’u yayına hazırlarken, önümüzdeki örnek Ufuk Güldemir’in Milliyet’iydi.
Güldemir, Milliyet’in genel yayın yönetmeniydi ve Ahmet Altan’ın Kürt Sorunu üzerine kaleme aldığı “Atakürt” yazısını yayınlamakta hiçbir sakınca görmemişti. Bunun üzerine Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Ahmet Çörekçi, ağır bir açıklama yapmış, hemen ardından da Güldemir Milliyet’teki koltuğundan olmuştu. Tabii Ahmet Altan köşesini, yazıyı yayına hazırlayan Alev Er de işini kaybetmişti.
Sabah Grubu da, olaylara oldukça radikal yaklaşacak, cesur bir haftalık gazete yayınlama kararı almıştı. Başına Nokta’dan tanıdığımız Ayşe Önal’ı getirmişti. Önal, kendisi gibi gözüpek gazetecilerden oluşan bir kadro kurmuş ve gazeteyi yayına hazırlamıştı. Ancak yayın piyasaya çıkmadan kapatıldı. Önal’ın yayınlamaya karar verdiği “Kürt Kibutz”ları yani Güneydoğu Anadolu’da kurulacak toplama kampları haberi, haftalık gazetenin henüz piyasaya çıkmadan kapatılmasına yol açmıştı. Hasılı Türkiye böylesi bir atmosferde yaşıyordu. Biz ise sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, MGK genel sekreterinin ağabeyinin başında bulunduğu kuvveti hedef alan bir yayın yapmıştık.
KUVVET KOMUTANININ YALISI
Aksiyon’un “Nakıs Fırkateynler” kapağı kamuoyunda uzun süre tartışılsa da, asıl büyük etkisini TSK’da göstermişti. Askerler böylesi bir haberi hiç beklemiyorlardı. Ancak Aksiyon’un elindeki malzeme sadece Knoxlarla sınırlı değildi. Bu haberi yayınladıktan sonra, pek çok kişi dergiyle temasa geçmiş ve yeni haber konuları çıkmıştı.
Hiç şüphesiz bunlar içerisinde en önemlisi, 1934 doğumlu Vural Beyazıt’ın mal varlığıydı. Konuyla ilgili gelen her bilgiyi değerlendiriyor, detaylı olarak araştırıyorduk. Bunun ne kadar önemli olduğunu Knoxlarla ilgili haberde görmüş, basit bir söylentiden “flaş” bir haber çıkarmıştık.
Bize ulaşan bilgilere göre, Vural Beyazıt Büyükada’da yalı satın almıştı. Epey bir bir uğraştan sonra Beyazıt’ın yalısına ulaşmış, ardından da tapu kayıtlarını bulmuştuk. Fotoğrafçı Şamil Kucur’la da yalıyı gizlice görüntülemeyi başarmıştık. Beyazıt o günlerde kuvvet komutanı olduğu için, emekliliğini geçirmek istediği yalıyı herhangi bir terörist saldırıya karşı çok dikkatli bir şekilde koruyorlardı.
Aksiyon, konuyla ilgili haberi yayınlamadan önce Vural Beyazıt’tan görüş almak istemişti. Bunun için Deniz Kuvvetlerir Karargâhı’nı aramış, 20 dakikada randevu almıştım. Vural Beyazıt’la görüşmeye derginin yayın yönetmeni Mustafa Sungur ve sahibi Halit Esendir birlikte gitmişlerdi. Beyazıt, her konuyu etraflıca anlatmış, yayın yönetmeni bu açıklamalardan tatmin olmuştu. Beyazıt’la daha sonra karşılaştığımızda, “Son bir yılımı bana zindan ettin” diye takılmıştı.
TABLOLARI ENVANTERE GEÇİRDİ
Bu haber dergiyle Beyazıt arasındaki buzların erimesine neden olmuştu. Genelkurmay Başkanlığı da bu yumuşamadan memnun olmuş olacak ki, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın dergiye geçtiği, uçak gemisi projesiyle ilgili haberi görmezden gelmişti. Sonraki yıllarda da Zaman ve Aksiyon hiçbir sorunla karşılaşmadan askeri tatbikatlara çağırılan yayın organları arasına dahil olmuştu.
Vural Beyazıt, mesleğinin dışında resme oldukça meraklıydı. Ressam Faruk Cimok’tan resim dersi almış, emeklilik yıllarında yaptığı tablolarla ünlenmişti. Hatta bir kaç yıl üst üste sergi açmıştı. Beyazıt’ın bu merakı, TSK’daki değerli tabloların envantere geçmesinin en önemli nedeni olmuştu. Beyazıt, bir gün orduevinde kalırken odadaki resim dikkatini çekmişti. Resmin ünlü bir ressama ait olduğunu farkedince, orduevi komutanını çağırmış, bu resmin envantere nasıl kaydedildiğini öğrenmek istemişti. Ancak hiçbir envanter kaydına ulaşılamayınca, bu eksikliğin hızlı bir şekilde giderilmesi için harekete geçmiş, bu sayede orduevi ve birliklerde bulunan antika ve resimler devletin resmi envanterine kaydedilmişti. Aynı şekilde İstanbul’da bulunan Deniz Müzesi’ne de özel ilgi göstermiş ve restorasyonu gereken eserlerin bakımını hızlandırmıştı.
Vural Beyazıt’la yıllar sonra, bu defa Aktüel’de çalışırken karşılaşacaktım. Ceyda Eren’in başında bulunduğu grup savunma sanayiine yönelik bir dergi çıkartıyordu ve bu dergi, o tarihlerde hızlı gelişen bir kanser yüzünden hayatını kaybeden Doğan Beyazıt’ın notlarını yayınlamaya başlamıştı. Notlar askerin klasik bakış açısının ötesinde, oldukça önemli fikirler barındırıyordu.
HÜSEYİN KIVRIKOĞLU ARADI
Doğan Beyazıt, Türkiye’de bir Kürt partisi, hatta bir Nakşi partisi kurulmasını savunuyor, bunun açıklık ve şeffaflığa katkısı olacağını düşünüyordu. Zaten bu tür yapılar üstü örtük bir şekilde varolduğunu, savunan Beyazıt Türkiye’nin bu yönde atacağı adımlarla Avrupa’dan üzerine gelen baskıyı hafifleteceğine inanıyordu. Bu ve benzeri pek çok düşünceye sahipti. Ben de Doğan Beyazıt’ın görüşlerini, en yakınındaki isme, ağabeyi Vural Beyazıt’a yorumlatmak istedim.
Beyazıt röportaj isteğimi kırmadı ve uzun bir görüşme yaptık. Vural Beyazıt da, kardeşi gibi sansürsüz konuşmayı tercih etmiş ve kardeşinin görüşleri doğrultusunda sözler söylemişti. Aktüel de bunları olduğu gibi yayınladı. Aktüel’in yayını Beyazıt’ın hoşuna gitmişti, ancak genelkurmay başkanlığı bu röportajdan hiç de hoşnut kalmamıştı.
Dönemin “şahin” ve Prusyalı general tipi Hüseyin Kıvrıkoğlu Vural Beyazıt’ı aramıştı. Genelkurmay başkanının kendisini araması Beyazıt’ı çok rahatsız etmişti. Beyazıt, dile getirilen görüşlerin kendisine ait olmadığını, kardeşinin notları olduğunu söylemişti. Daha sonra, bana Kıvrıkoğlu’yla arasında geçen konuşmayı gülerek anlatmıştı.
Vural Beyazıt, 28 Şubat Dönemi’nin modasına uyarak Etibank’ın yönetim kuruluna girmişti. Etibank’ın sahibi Dinç Bilgin aynı zamanda Sabah Grubu’nun patronuydu. Beyazıt, Aktüel’de yayınlanan röportaj için, grup yetkililerini aramamış, gelen tepkileri de göğüslemeyi bilmişti. Bir ara eşiyle birlikte, Nişantaşı’nda galeri açmış, sonrasında ise elini ayağını bu tür işlerden çekmeyi uygun görmüştü.
Vural Beyazıt, zaman zaman diğer emekli kuvvet komutanı arkadaşlarıyla birlikte, İlhami Erdil Olayı’nda olduğu gibi deniz kuvvetlerinde yaşananlara müdahil olsa da, günlerini huzur içerisinde geçirmeye devam ediyor…
HOŞ SADA | CLASSIC


Kaynak: https://kronos1.news/tr/vural-beyazit-bir-donemin-kudretli-komutani/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.