Yabancı sermaye nasıl ‘dış güç’ oldu | Harun Odabaşı

Hükümetin ‘dış güçler’ derken neyi kastettiğine baktığımızda çok tanıdık bir silüet beliriyor karşımıza, yabancı sermaye veya bildik bir isimle sıcak para. Sıcak paranın kaderi de bu işte. Vergi bile vermez, sorgusuz sualsiz gelir, davet edilirken önüne kırmızı halılar serilir, ama gitmek isteyince dış güç oluverir. Birde iç güçler var…
AKP hükümeti bugünlerde ekonominin başına gelen her kötü gelişmeyi dış güçler kavramı ile açıklamakta ısrarlı. Bu iddiaya göre özellikle Erdoğan’ın İngiltere gezisinden sonra dış güçler harekete geçti ve dövizin fiyatını tırmandırdı. Gerçi dövizdeki oynaklığın tarihçesi biraz daha eskiye dayanıyor ama aynı mantıktan hareket edecek olursak Merkez Bankası, Erdoğan’ın şiddetle karşı çıktığı faiz oranını üç puan artırarak yüzde 16.5’e çekti ardından da ek güncelleme kararı aldı. Şimdilik döviz sakinleşti ve düşüşe geçmiş görünüyor. İster istemez akla şu soru geliyor: Merkez Bankası dış güçlere boyun mu eğdi?
Nedir bu dış güçler diye baktığımızda ise çok tanıdık bir silüet beliriyor karşımıza, yabancı sermaye veya bildik bir isimle sıcak para. Hani şu gelmesi için, şu günlerde yoğun bir diplomasi trafiği yapılan, fon yöneticileri ile konuşulan, bakan ve bürokratların İngilterelere gittiği sıcak para. Sıcak paranın kaderi de bu işte. Vergi bile vermez, sorgusuz sualsiz gelir, davet edilirken önüne kırmızı halılar serilir, ama gitmek isteyince dış güç oluverir. Birde iç güçler var…
Çok temel bir serbest piyasa kuralını hatırlatalım, fiyatı piyasa belirler. Dövizin fiyatı, dış etkenleri de bir bileşen olarak sepete koyarak yorumlayacak olursak arz talep dengesiyle oluşuyor. Yani döviz arzı yüksek talep düşükse dövizin fiyatı düşer, yok talep fazla arz yüksekse dövizin fiyatı yükselir. Düzenek bu kadar basit işliyor. Merkez bankası faizleri yükseltmeden önce piyasa düşük fiyattan döviz sürüyor ancak talep o kadar fazla ki müdahale yetersiz kalıyordu. Talep eden sadece borçlu şirketler de değil iç güçler!
Yanlış anlaşılmasın bu iç güçler dediklerimiz kimliği belirsiz karanlık odaklar değil. Bildiğiniz elinde biraz tasarrufu olan sıradan vatandaşları kastediyorum. Küçük tasarruf ehlinin ilk hedefi paradan para kazanmak değil, parasının değerini korumaktır. Şu dönemde dövizdeki tırmanışı gören vatandaş parasının erimesini istemiyorsa yapacağı en normal hareketlerden biri elindeki TL’sini dövize çevirmektir. Ancak dövize talep çok artarsa buna bırakın Türkiye’yi hiçbir ülke dayanamaz. Haklı olarak ekonomi yönetimi piyasadaki panik havasını ortadan kaldırmak istiyor.
Erdoğan’ın vatandaşa elindeki dövizi bozdurmasını istemesi bu sebepten. Zira vatandaşın dövize talebi önlenemezse kurun fiyatını sıcak paradan daha fazla tetikleyebilir.
TCMB tarafından, Nisan 2018 dönemine ilişkin ‘Uluslararası Rezervler ve Döviz Likiditesi’ verilerini daha yeni yayımladı. Buna göre, TCMB’nin resmi rezerv varlıkları, nisanda bir önceki aya göre yüzde 1.5 artışla 112 milyar dolara yükselmiş.
Yine TCMB verilerine göre bankalardaki TL cinsi mevduat 949 milyar 692 milyon 114 bin lira, yabancı para (YP) cinsinden mevduat ise 722 milyar 660 milyon 400 bin lira. Bu rakamlar da Şubat 2018 verileri. Muhtemelen Mayıs ayındaki döviz çalkantısı sırasında bankadaki döviz-TL dengesinde döviz lehine bir değişim yaşandı. Anlaşılan hükümet sadece dış güçlere değil iş güçlere de güven veremiyor.
Merkez Bankası’nın geç likidite penceresi borç verme faizini 300 baz puan artırarak yüzde 13,5’ten yüzde 16,5’e çıkarması ile ortalık bir süre sakinleşmeye yüz tuttu. Riski seven yabancı fonlar bu faizi kaçırmak istemeyecektir. Bu bir süre böyle devam edebilir. Ancak ekonomi bu kadar ısınmışken, Türk şirketlerinin açık pozisyonları yüksekliğini korurken ve üstelik gelişmiş ekonomilerin para sıkılaştırma politikası ana trend iken yeni döviz dalgalanmaları şaşırtıcı olmaz. Zaten döviz kuru uzun süreden beri iki ileri bir geri modeline göre hareket ediyor.
Kaynak: https://kronoshaber1.com/tr/gelirken-yabanci-sermaye-giderken-dis-guc/

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.