DEĞİŞİM SANCISI Mahmut Akpınar


Zaman her şeyi eskitiyor ve yıpratıyor. En harika sistemler, en mükemmel yapılar zamanın aşındırması karşısında demode oluyor; yenilenmeye, revizyona ihtiyaç duyuyor. Değişime direnirseniz çağın dışında kalıyor, ihtiyaçlara cevap veremiyorsunuz. Asra göre kendini, imanını, amellerini yenileyemeyen, Hakkı ve sabrı tavsiye etmeyen insan hüsrana uğruyor (Asr Suresi), etkinliğini yitiriyor. Ekonomik, sosyal yapılar ise iflasın, tükenişin eşiğine geliyor.
Yenilenme, çağın gereklerine göre kendini revize etme, iletişim-bilişim çağında çok daha önemli ve gerekli. Zira zaman çok hızlı akıyor. Anlayışlar, talepler, ihtiyaçlar günümüzde çok hızlı değişiyor. Kendini yenileyemeyenler kulvar dışına itiliyor. Bu sebeple inovasyon, gelişmeleri takip ve yeniliklere göre şirketi/vakfı/yapıyı uyarlama fevkalade önem kazanıyor.
Hizmet Hareketi çağın gereklerini çok iyi okuduğu, asrın ihtiyaçları gördüğü, o ihtiyaçlara uygun kurumlar, çözümler, yöntemler geliştirebildiği ve kendini sürekli yenileyebildiği için benzeri yapılara göre öne çıktı; üstünlük sağladı. Global, kuşatıcı bir perspektife sahip olma yanında yerel talepleri dikkate aldı. Bu nedenle sadece Türkiye’de ve Müslüman coğrafyalarda değil, dünyanın her yerinde kabul gördü.
Ancak son 10 yılda kendini güncellemede, heyecan veren yeni hizmetler, yollar üretmede ve var olanları revize etmede Hizmet biraz yavaş kaldı. Kolay elde edilen şeyler bizi bir miktar rahata ve rehavete saldı. Hızlı büyüme ve bürokratikleşme amatör ruhu yitirmeye, insan odaklı olmaktan uzaklaşmaya neden oldu. Büyük organizasyonlar, lüks binalar, sayılar “Hizmet” olarak anılmaya başlandı. Eskiden bir insanın kazanılması için canhıraş çaba gösterilip, kaybı için gözyaşı dökülürken son zamanlarda binalara, istatistiklere takılıp kaldık. Beşeri hatalar, yanlış uygulamalar ve esaslara riayetsizlik nedeniyle kırılmalar, kenara çekilmeler yaşandı. Tek tek meşgul olup insan kazanmanın yerini, sonraları kurumlar ve “toptancı” zihniyet aldı. İnsan istatistikten, sayılardan ibaret hale geldi. Hizmete yakın olmanın avantajları ve beklentiler nedeniyle aynı karede poz vermeler, etiketi kullanmalar artmıştı. Kitlesel katılım veya çokluk nedeniyle insan kaybı bizi yeterince üzmemeye başladı. Görünür eylemler, ritüeller “Hizmet kriteri” oldu.
15 Temmuz’la her şey değişti
AKP-Hizmet ayrışmasından önceki 8-10 yıl Hizmet’in kendini yenilemede yetersiz kaldığı, eski heyecanını, safiyetini nisbi olarak yitirdiği yıllardı. Problemler vardı ancak dile getirilemiyor; getirilmesi hoş karşılanmıyordu. Zira rakamlara dayalı hormonlu büyüme her şeyi örtüyordu. Hizmet bu dönemde ceset açısından büyürken öz açısından erozyon yaşadı. 2013 ve sonrası Erdoğan’ın doğrudan Hizmeti hedef alan taarruzları, iftiraları değişime-yenilenmeye dair ihtiyaçları hepten kenara itti; savunma psikolojisi ile bir miktar gerçeklikten kopuş yaşadık. Çözüme dair çabalar oldu, raporlar yazıldı ise de “olağanüstü bir dönemden geçildiği” mülahazasıyla çözüm arayışları ötelendi. Fakat 15 Temmuz’la her şey değişti. Hizmet müthiş bir kıyıma, yıkıma maruz kaldı. Bütün kurumlar işgal edildi, insanlar hapislere dolduruldu ve bu olay inkisara, umut kaybına, sorgulamaya neden oldu. Oluşan istifhamlar nedeniyle ve zulmün, ağır mağduriyetin etkisiyle insanlarda kafa karışıklıkları oldu. Hatalar, arızalar daha bir görünür hale geldi. 15 Temmuz iktidarın zalim, kanlı yüzünü açık etmekle beraber birikmiş problemlerimizi ortaya çıkaran flaş görevi gördü.
15 Temmuzdan sonra insanlar uzunca süre olanları kavrayamadı, şaşkınlık yaşadı. Kriz yönetimi yapılamadı, insanımız travmayı atlatmakta zorlandı. Çözüme-çıkışa dair çabanın yetersizliği, yeni stratejilerin geliştirilememesi sorgulamayı, eleştirileri artırdı.
Güçlü bir yenilenme talebi var
Görüştüğüm kişilerde yoğun bir değişim talebi görüyorum. İnsanlar Hizmet’in temel esaslarına inanmakla, güvenmekle birlikte uygulamada yaşanan sıkıntılar, bireysel takıntılar, kurumlardaki arızalar, hantallaşma, verimsizleşme vb nedenlerle bir değişim, yenilenme olması gerektiğini düşünüyor. Demokratik değerler, hak ve adalet ölçüleri, şeffaflık, katılımcılık, meşveret gibi konularda yapılması gereken önemli şeyler olduğuna inanıyor. Özellikle okuyan, araştıran ve batıda yaşayan veya batıyı biraz bilen insanlar, arzu ettikleri hızda ve oranda değişim göremedikleri için yer yer ümitsizliğe kapılıyorlar. Öte yandan bir kesim değişim taleplerinin kırılmalara, bölünmelere neden olabileceği endişesini taşıyor.
Bir değişim, yenilenme olması gerektiği hususunda geniş bir ittifak mevcut. Ancak bunun zamanı, oranı ve hızı konusunda mülahazalar farklı. Tarihte devrimci yaklaşımların kırılmalara, bölünmelere neden olması hasebiyle eleştiriye, değişime karşı bir defans da var. Değişim talepleri radikal ve keskin talepler içermese, makul ve dengeli olsa da karar vericilerde işin şirazeden çıkıp bir yıkıma neden olabileceği korkusu hakim. Tabandan yukarıya doğru güçlü bir yenilenme talebi var. Bir kısım şeyler de yapılıyor; boardlar çeşitlendirilip demokratikleştiriliyor. Ancak bir direnç, talepleri öteleme, zamana yayma eğilimi de görülüyor. Bu, değişim bekleyen bazı kişilerde umutsuzluğa, kenara çekilmeye neden olabiliyor.
Son dönemde ortaya çıkan değişim talebini göz ardı edilemez görüyorum. Üsluba, ölçüye dikkat edilerek yapılan eleştirileri, önerileri bünyenin sağlıklı olmasının alameti olarak düşünüyorum. Her sosyal yapıda, beşeri organizasyonda görüleceği üzere Hizmette de çözülmesi gereken bazı problemler, yanlış uygulamalar oldu. İnsanlar hayatlarını verdikleri, dava haline getirdikleri Hizmet’in kendini yenilemesini, bir tadil ve tekmil sürecine girmesini ve varlığını güçlendirerek sürdürmesini istiyorlar. Marjinal bir kesim hariç, talepleri, önerileri/eleştirileri iyi niyetli görüyorum. Tabandan, dipten gelen sağlıklı bir değişim sancısının varlığına şahit oluyorum. Değişim mutlak manada iyi değildir; bazı değişimler negatif yöndedir. Ancak bu değişim talebi bir fantezi değil. Olumlu yönde ve daha iyiyi arıyor. Hizmet’in bütün insanlığa ulaşmasını ve daha kuşatıcı olmasını, suçlamalardan ve etiketlemelerden kurtulmasını arzu ediyor.
Gençlik ve değişim birlikte anılır. Gençlikten ve onların taleplerinden, hayat tarzlarından uzak, belirli yaşın üstündeki insanların değişimi gerçekleştirmesi zordur. Zira yaş arttıkça muhafazakarlık artar, korkular, kaygılar öne çıkar. Benzer düşünen, benzer yaşam tarzına, kültüre, fikri arka plana sahip kişiler içlerine dinamik, genç, farklı kültürleri bilen insanları almazlarsa sonuç alıcı değişim yapılamaz, etkili çözümler üretilemez. Sağlıklı değişim için son dönemde kaderin bizi mecbur ettiği demokratik coğrafyalarda yetişmiş, buraların dilini, kültürünü, refleksini bilen farklı yaş gruplarından, farklı disiplinlerden uzmanlardan da destek almalı, onları muhtelif heyetlere katmalıyız. Tamir ve tecdit için çalışacak heyetlerde genetik yapının korunması, temel disiplinlerin muhafazası için elbette tecrübeli insanlar, dini bilenler olmalıdır. Ne var ki istişare, görüşme ortamı ilkah ve telkihe, fikri döllenmeye müsait zenginlikte ve çeşitlilikte olmalıdır. Tekdüze heyetlerden, benzer kişilerden orijinal fikirler, yeni çözümler südur etmez. Bu tür çeşitlilik arz eden heyetlerde uç ve uçuk fikirler, teklifler olacaktır. Bunların önünü kesmek yerine istişare ile tadil edip uygulanabilecek formlara sokmak açılımlara vesile olacaktır.
Bediüzzaman “insanların ekseriyeti ehli taklittir, ehli tetkik değildir” der. Avamın karmaşık şeylerden kafası karışır, güveni sarsılabilir. Bu nedenle ehli tetkik kimseler, akademisyenler, gazeteciler, hocalar geniş kesimlere çözüm sunan ve güven veren, macera olmadığına ikna edecek öneriler getirmelidirler. Aksi halde “değişim için değişim” talep edilir, var olanı yıkmaya şartlanılır, ama daha iyisi için yol gösterici teklifler, modeller ortaya konulmazsa savrulmalar, çözülmeler yaşanabilir. Kriz dönemleri yeni çıkışlar için bir fırsat olduğu kadar bölünmelere, hizipleşmelere, çatışmalara zemin oluşturur. Değişimi bir cerrah hassasiyeti ile, gereken hızda ve gerektiği kadar, hazmedilebilecek şekilde yapmak lazımdır. Bediüzzaman: “kuş yavrusuna kay (kusmuk), koyun ise süt verir, hakiki alim kuş değil koyun olmalı, çözümlerini süt şeklinde vermelidir” diyor. İyi düşünülmüş, riskleri hesap edilmiş, uygulanabilirliği olan ve süt haline getirilmiş çözümler/modeller ortaya koyarak değişime katkıda bulunmak riskleri azaltacaktır.
Kimse Hizmet’in genetik yapısına müdahale edelim demiyor
15 Temmuz sonrası ortaya çıkan tablo bir değişimi, yenilenme cehdini kaçınılmaz kılıyor. İslami esaslarla birlikte demokratik ölçüleri, adaleti, evrensel insani değerleri, katılımcılığı, çoğulculuğu, şeffaflığı, hesap verebilirliği dikkate alan bir değişim sürecine, yenilenme cehdine girmez, hatalarımızdan eksiklerimizden kurtulma gayretine yönelmezsek; veya örtbas etme, yok sayma eğilimine girersek korkarım ki insanlar zaman içinde umudunu yitirecekler. Uzaklaşmalar kopuşlar olacak. Son dönemde değişim, yenilenme konusunda bir kıpırdanış, hareket görülüyor. Bunun tedriciliğe uyarak, kararlı şekilde devamına ihtiyaç var.
Kimse Hizmet’in genetik yapısına müdahale edelim, temel kaynakları sorgulayalım, ittifakla sahip çıkılan prensipleri değiştirelim demiyor. Hizmet insanları Hizmet’ten daha iyisinin olmadığının ve çıkışın yine buradan olacağının farkındalar. Ancak mevcudu daha verimli, etkin hale getirme arayışı var. Ağacın gövdesini koruyarak yeni aşılara ihtiyaç var. Meyve vermeyen dalların budanmasına, yeni sürgünlere ihtiyaç var. Değişim konusunda devrimci bir hareket, ani ve bir hamlede çözüm beklemek de doğru ve gerçekçi değil. Hizmet’in derdini çeken herkes kırıp-dökmeden, tatlı bir zorlamayla, darılmadan küsmeden, yapıcı bir üslupla değişim yolları aramalı ve direnenleri yenilenme cehdine zorlamalı diye düşünüyorum.
“Eğer içimizde, öze sadık kalmanın yanı sıra çağı da kucaklayabilecek tecdit ve ıslah iradesine sahip bir kısım yiğitler varsa –ki vardır– bu tamir ve yenilenme mutlaka gerçekleşecektir.”

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.