ÜÇ TARZ-I SİYASET, HDP VE OSMAN BAYDEMİR (2) | Ebubekir Işık
“Üç Tarz-ı Siyaset” Yusuf Akçura’nın 1904’te Kahire’de Türk adlı gazetede kaleme aldığı ve Osmanlı’nın o dönem içerisinde bulunduğu var olma mücadelesi için bazı karşılaştırmalı çözüm yolları ortaya koyan son derece önemli bir makale. Bu eser daha sonra kitap olarak da basılmıştır. Aslında, makale ilk olarak Rusya’da yazılmış, dönemin iktidarı olan Abdülhamit’in yönetimine karşı çıkan ve Mısır’da yayımlanan “Türk Gazetesi”nin 24-34’üncü sayfalarında yer almıştır. Akçura bu eserinde, Osmanlı Devletinin temel devlet politikası olarak Osmanlıcılık, Pan İslamizm ve Türkçülük olmak üzere üç siyaseti kıyaslayarak incelemiştir.
Benzer şekilde bugün HDP’nin içerisinde bulunduğu şeraiti düşündüğümüzde aslında bir var olma mücadelesi ile karşı karşıya olduğunu ve bu sebeple önünde bir takım hayati seçeneklerin belirdiğini ifade edebiliriz. Şüphesiz bu seçenekler, Akçura’nın makalesinde ifade ettiği Osmancılık, Pan İslamizm, Türkçülük’ten farklı olarak üç ayrı siyaset tarzına işaret etmekte.
HDP ve Üç Tarz-ı Siyaset
1990 yılındaki HEP (Halkın Emek Partisi) tecrübesinden 2013 yılına kadar sol tandanslı Kürt hareketinin seyrine baktığımızda kurulan ve kapatılan sekiz-dokuz Kürt partisinin büyük ölçüde ülkedeki geri bırakılmış bir kesimin desteği ve onları yakından ilgilendiren bir kaç başat sorunsalı çözme eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak, bu siyasal stratejinin Kürt sorununu çözmede yetersiz kaldığı anlaşılınca, 2014 yılında Türkiyelileşme mottosu ile ortaya çıkan HDP, Türkiye’nin çeşitliliğini dikkate alarak partiyi ve karar mercilerini Türkiyelileştirme ve siyasal çizgisini genişletme kararı almıştı. Bu nedenle, 2015 Temmuz seçimlerinde yüzde 13 gibi tarihi bir oy alarak, ortaya önemli bir sinerji koydu.
Fakat, 2015 yılında PKK’nın hendek kazma girişimleri ve ardından hükümetin sivil-terörist ayrımı yapmadan bölgede taş üstünde taş bırakmaması ile çözüm süreci fiilen sona erdi. Gerisi malum. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil onlarca HDP’li siyasetçi ve binlerce HDP’li tutuklandı, Kürt legal siyasetinin varlık alanı son derece küçük bir alana sıkıştırıldı. 2019 seçimlerine giderken HDP’nin siyasal varlık alanının daha da daralmasının yanı sıra, PKK’nın ilgi ve alakasını tekrar ve büyük ölçüde Suriye’den Türkiye’ye kaydırması, HDP için son derece önemli ontolojik kaygıları tetikleyebilir.
Bu bağlamdan hareketle, HDP’nin varlığını devam ettirebilmesi için an itibariyle önünde üç siyasal tercih bulunmakta. Bunlar sırasıyla, Türkiyelileşme ajandasını devam ettirme; tekrar geleneksel tabana dönme; ve son olarak daha muhafazakar bir siyasal söylemle AK Parti’yi destekleyen Kürt seçmeni hedefleme şeklinde özetlenebilir.
Türkiyelileşme mi Tekrar Geleneksel Tabana Dönmek mi?
2015 Hendek olayları, Kobani ayaklanmaları sonrası elliden fazla insanın hayatını kaybetmesi, ve güvenlik güçlerinin güneydoğu da bir çok Kürt yerleşim yerini adeta Suriye’ye çevirmesi sonucu, HDP’nin Türkiyelileşme ajandasını yürütmesinin artık son derece güç olduğu bir siyasal iklime girmiş bulunmaktayız. Bir tarafta, kendi doğal seçmeni olan Kürtlerin kaygı ve taleplerini her zamankinden daha fazla dile getirmesi gerekirken, diğer tarafta kendisini destekleyen milyonlarca ‘Kürt-olmayan seçmenin de partisi olma’ kararlılığını bütün bütün bir kenara atamamak gibi bir ikilem arasında sıkışan bir HDP profile ile karşı karşıyayız.
Mevcut halin devam ettirilmesinin namümkün olduğunu parti içerisinde yapılan bir takım tartışmalardan da anladığımız bu son günlerde, geleneksel tabana dönmenin Kürt-olmayan seçmeni kaçırabileceği, daha fazla Türkiyelileşme ajandasının geleneksel tabanı yer yer küstüreceği düşünüldüğünde, HDP’nin ivedilikle 2019 seçimlerine giden süreçte üçüncü ve pragmatik bir yola başvurması ihtiyacının giderek belirginleştiğini görmekteyiz.
Üçüncü Bir Yol ve Osman Baydemir
HDP’nin 2019 genel seçimlerine Demirtaş gibi karizmatik bir liderin yokluğunda girecek olması, kendisini destekleyen Kürt-olmayan seçmenin önemli bir kısmının desteğini alamayabilecek olması ihtimali ve kendi geleneksel Kürt seçmeninin desteğinin HDP’yi barajın üstüne çıkarmayacağı düşünüldüğünde, aslında HDP’nin 2019 seçimlerine doğru ilerlediğimiz şu günlerde AK Parti’yi destekleyen muhafazakar Kürtlerin desteğini almak için ortaya daha fazla çaba koyacağını şimdiden öngörebiliriz.
Bu öngörüyü doğrulaması açısından özellikle Osman Baydemir’in son yaptığı Kürdistan ziyareti öncesi ve esnasındaki açıklamaları ve bölgede faaliyet gösteren tüm Kürt partilere yaptığı çağrı bu açıdan son derece anlamlı. Fakat, AK Partili kararsız Kürtlerin desteğini almanın HDP için bu kadar kolay olmayacağı da son derece açık.
Bu nedenle, HDP’nin özellikle seçim manifestosunu muhafazakar Kürt seçmenlerin kaygılarını her zamankinden daha kapsayıcı bir tarz ile oluşturması, partinin sol eğiliminin yanında sağ ve muhafazakar siyaseti de hedefleyen bir takım söylemleri kullanması, muhafazakar Kürtlerin daha fazla desteğini alma noktasında PKK’ya dair klasik pozisyonunu bir nebze daha demokratikleştirmesi, HDP’nin hatırı sayılır bir oranda AK Partili Kürtler tarafından desteklenmesi sonucunu doğurabilir.
Keza, Osman Baydemir ismi Türkiye’de özellikle muhafazakar Kürt seçmenin önemli bir kısmı için partiler üstü bir yerde olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bağlantılı olarak, Osman Baydemir isminin her zamankinden daha fazla HDP’nin muhafazakar Kürtlerin desteğini almaya dönük çalışmalarında öne sürülmesi, aslında HDP ve AK Partili muhafazakar seçmen arasında önemli bir diyalog kanalının açılmasına sebep olabilir. Önemli diğer bir ayrıntı ise bu ihtimalin farkında olan Erdoğan ve kurmayları son bir kaç aydır önce hükümet medyası üzerinden Baydemir’e yüklendiler ve ardından hukuki bir kavuşturma marifetiyle kendisini Demirtaş gibi hapsedip, susturma yolunu tercih etmiş oldukları artık kamuoyu tarafından da bilinen bir gerçek haline geldi.
Dolayısıyla, HDP’nin AK Partili Kürt seçmenin desteğini kazanıp kazanmayacağı Osman Baydemir isminin ne kadar parlatılıp parlatılmayacağı, Osman Baydemir’in hapsi göze alarak böyle bir siyasal tercihte bulunup bulunmayacağı ve HDP’nin PKK’ya dair bir takım arkaik pozisyonlarını ne kadar esnetip esnetmeyeceği ile son derece yakından alakalı olacak.
Bu Yayına Yorum Yapın