DİNAMO BAŞAKŞEHİR VE KLASİK MİLLETİMİZ | Levent Kenez


Türkiye’de takım mensubiyetinin çok güçlü bir damar olduğunu söylemeye gerek yok. Yine ülkemizde takım tutmanın Avrupa’da birçok ülkede gözlemlediğimiz şehir bilinci, mezhep, etnik köken, tarihsel süreçlerle de bir ilgisi yok. Her görüşten ve milletten insanının birkaç il istisna genelde 3 büyük takımı tuttuğunda hemfikirizdir.
Tribünlere devamlı gelen seyircinin zaman zaman siyasete gönderme olarak kabul edilecek tezahüratlarını da çok ciddiye almayın. Geçmişte yaşanan olaylar gösterdi ki, seyircinin aldığı tavır ile sandık refleksinin bir korelasyonu yok. Bunda birinci sebep bizzat kulüplerin ve idarecilerin böyle bir şey olma ihtimalinden dolayı kalplerinin küt küt atmasında yatıyor. Çünkü bütün kulüpler göbekten devlete bağlı. Neredeyse bütün ana gelirleri hükümetin elinde. Ligin sponsoru da devlet, kupanın da. Hatta yayın haklarını elinde tutan şirketin gölge sahibi de yabancı değil. Yine yöneticiler her partiden ve hepsi birer büyük şirket sahibi olduğu için her zaman devletle işleri var. Eğer tribündeki seyircinin bir etkisi olsa idi Fenerbahçelilerin kendilerine haksız yapıldığını düşündükleri sahaya yansımadığı iddia edilen şike sürecinde, Galatasaraylıların stat açılışı ile başlayan ve daha sonra kulüp yönetimine bizzat müdahil olunan süreçlerde ve yine protest tarzı ile bilinen Beşiktaşlıların AKP’ye destek vermemesi gerekirdi ki 3 büyük takımın seyircisinin Türkiye nüfusunun neredeyse tamamına eriştiğini düşünürsek bunun gerçek olmadığını görürüz. Ya da Erdoğan maçlara geldiğinde bir protesto olurdu ki buna da tanık olmadık.
Geçen hafta Başakşehir’deki parti kongresinde Erdoğan’ın gittiği her yerde o şehrin takımı ile ilgili söylediği benzer sözlerin ötesine geçerek ve siyasi bir gaf yaparak Başakşehir’e açıkça destek verilmesini istemesi birkaç gün sonra maçı olan Galatasaraylıları ve diğer şampiyonluk adaylarını kızdırdı. Galatasaray’ın galibiyetini hükümetin takımına karşı bir zafer olarak yazanlardan tutun da Galatasaraylı olmamasına rağmen o maçta Galatasaray’ın kazanmasını isteyen diğer rakip taraftarlarının mesajlarına kadar bir takım hadiseye denk geldik.
Günaydın!!! Acaba bu rakip taraftarlar Başakşehir, Galatasaray’ı ligin ilk yarısında 5’lediğinde neredeydi? Dalga geçmekle meşguldüler. Aynen Başakşehir’in Kadıköy’de Fener’i devirdiği zaman ya da birkaç hafta önce peşkeş çekilen stadında Beşiktaş’ı yendiğinde diğerlerinin yaptığı gibi.
Geçen sene Beşiktaş ile Başakşehir şampiyonluğa oynarken aman ezeli rakip şampiyon olmasın diye Başakşehir için totem yapanlar bunlar. O zaman da sırf hükümet desteği yüzünden Başakşehir’e tepkili azınlık bir grup vardı haklarını yemeyelim. Ama FB’li GS’li büyük çoğunluk Beşiktaş yerine Başakşehir’in şampiyon olmasını istedi. BJK geride olsaydı, Beşiktaşlılılar da benzer dileklerde bulunurdu.
Peki Başakşehir’in ligin en kirli ve en haksız rekabet eden takımı olduğu geçen hafta mı belli oldu? Elbette hayır. Başakşehir’in İBB olduğu zamanlarda da bütün belediye şirketlerinin para akıttığı, belediye ile iş yapan inşaat şirketlerinin sponsor olmak zorunda olduğu bilinmiyor muydu? Ki bu İBB biliyorsunuz 2013 yılında ligden düşmüştü. Hem de Kasımpaşa gibi Erdoğan ile göbekten bağlı takıma yenilerek. O zamanlarda da gıcık kapılan takım büyük takımların başına bela olmaktan başka ligde bir başarı gösteremezdi. Ve bu kadar rahatsızlık sebebi değildi.
İBB’nin kaderi masa başı peşkeşle bir günde Başakşehir olduktan sonra değişti. Ve ligin ne uzar ne kısalır takımı 2014 yılında tekrar süper lige çıkınca Milli Takım görevi sona eren Erdoğan’ın köylüsü Abdullah Avcı ile yeniden anlaştı. 2015 ve 2016 yıllarında ligi 4. sırada tamamladı. 2017 yılında yukarıda bahsettiğimiz gibi ligi kıl payı 2. sırada bitirdi. Bu sene ligi şampiyon bitirme şansları oldukça yüksek en kötü yine 4. olacaklar. Eğer Erdoğan’ın demecinden sonra ‘şampiyon olmasa daha iyi olacak sanki’ diyen bir el devreye girerse.
Başakşehir denince akla ilk gelen isim Emine Erdoğan’ın akrabası Göksel Gümüşdağ. Nasıl bir karaktere sahip olduğu şike sürecinde tapelere yansımıştı. Bir dönem Galatasaraylı oyuncuların enseye tokat kabalara şaplak arkadaşı olan Gümüşdağ AKP yükseldikçe bir anda muteber bir adam haline geldi. AKP’de siyasete başladıktan sonra belediyelerde görev aldı ve 3 dönemdir İstanbul Büyükşehir başkan vekili. Kulüpler Birliği hükümetle ilişkilerde sıkıntı olmasın diye onu başkan seçti. Başakşehir denince akla bir diğer gelen de sponsor Medipol şirketi. Sağlık ve eğitim alanında faaliyet gösteren vakıf merkezli şirketin gerçek sahibinin Emine Erdoğan olduğu çokça yazıldı. Yani iddia doğruysa Emine Erdoğan gizlice sahibi olduğu ve devletin epey kıyak geçtiği şirketi vasıtasıyla yeğenin kocasının takımını finanse ediyor. Diğer sponsorlar AKP müteahhidi. Ne kadar kupon arazi simsarı varsa Başakşehir’e sponsor. Taraftar sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen bir takıma sponsor olmanın getirisi nedir acaba? Avrupa’da tanınmaksa takım Avrupa’daki maçlarına yedek kadro ile çıkıyor ligde sıkıntıya uğramamak için. Bir başarı kazanmaksa takım kupadan kendi kendini eletti. Şampiyon olmaksa nedense hiçbir sponsor, diğer takım sponsorları gibi takımı ile bir aidiyet kurmuyor. Ne yani, o kadar para verip hiç mi bir PR faaliyetiniz olmaz.
Ligin tek kirli takımı Başakşehir değil tabii ki. Damat Berat Albayrak’ın Trabzon’daki parti toplantısında, “Kapalı kapılar ardında bu takım için ne yaptığımızı bakan arkadaşlar biliyor” demesi ve Trabzon’a olan Katar sevgisi de bir şey anlatmıyor değil. 3 büyük kulübe yapılan devlet kıyakları ayrı bir dosya olur. Osmanlıspor gibi açık gizli sahibi Gökçek ailesi olan takımı da unutmamak lazım. Diğer Anadolu kulüplerinin stat inşaatlarından tutun yönetimlerine kadar hepsi hükümete bağlı.
Galatasaraylılar 2-0 olduktan sonra bütün stat İzmir marşını söyledi. Bir süredir söylenen bu marş o akşam biraz daha yüksek tonda birileri duysun diye coşkuyla söylendi. Ancak yine de tribünlerin direk adrese teslim bir atış yaptığına şahit olmadık. 2-3 kişi tepki gösterse kameralardan bulunur, 50 bin kişi söylese kimseye bir şey yapamazlar. Henüz o korku eşiği aşılmamış. Rocky mizanseninden bile dayak yemiş bir camia olarak anlaşılabilir. Ya da GS, 0-2 mağlup durumda olsaydı bu kez korku morku bir yana hangi tezahüratları duyardık acaba? Herkes canı yandığında…
Yıllar önce Türkiye daha diktatörlükle yönetilmediği zamanlarda düşmeye oynayan Kasımpaşa’ya bir Beşiktaş maçında “Tayyip gelsin sizi kurtarsın” ve ötesinin söylendiğine şahit olmuştum. Yine stat açılışında Galatasaraylıların Erdoğan’a ve 17-25 bakanına tepki gösterdikleri hatırlıyoruz. Özellikle FB basket seyircisinin biri sokakta söylese müebbet alır dediğimiz şeyleri söylediği salon çıkışı video oldukça popüler.
Taraftar refleksinin sandığa yansımadığını başta belirtmiştim. Ama o zamanlar bu zamanlar gibi bir diktatörlük yoktu. Ve kapalı toplumlarda bir kişinin cesaret edemediği şeylerin yansıması topluluk içinde olur. Yugoslavya iç savaşının bir maçla tetiklendiğini, Libya’da insanların Kaddafi’ye ilk toplumsal muhalefeti stadyumda yaptığını hatırlatalım.
Erdoğan futbolu sevse de tribün psikolojisinin nerelere evrileceği bilinmez. Topla bu kadar oynamamak lazım. Ya da topu alsın götürsün.
Başakşehir ile bitirelim. Erdoğan’ın adamı Avcı’nın hükümet destekli takımı bu sene şampiyon olsa da asla yıllar önce Ertuğrul Sağlam’lı Bursaspor’un başarısı gibi saygı duyulmayacak. Kimse Başakşehir şampiyon oldu diye düşünmeyecek. Abdullah Avcı her zaman “yere yatsana” tezahüratlarını duyacak, Gümüşdağ konjonktürden dolayı önünde düğme ilikleyenlerin arkasından sövdüğü karikatür bir tip olacak. Başakşehir’in büyük takım görmüş parti militanı yıldızları hiç güzel hatırlanmayacak. Ve bu hükümet gittiğinde Başakşehir de hızla dibe gidecek. Elektriğin kesildiği, suların akmadığı, tesislere haciz geldiği haberlerini okuyacağız. Sadece lig arşivlerinde ismi geçen kirli bir hatıra olacak.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.