MUHAFAZAKAR KÜRTLER GERÇEKTEN RAHATSIZ MI? | Ebubekir Işık


YORUM | EBUBEKİR IŞIK
Özellikle, son bir yıldır AK Parti’nin Kürt meselesinde tekrar 1990’ların devlet geleneğine geri dönmesi ve Milliyetçi Hareket Partisi ile kamuoyuna malum bir ittifaka girişmesi, bu yeni birlikteliğin AK Parti’yi destekleyen Kürt seçmenini rahatsız ettiği şeklinde bir çok görüşün sadır olması sonucunu doğurdu. Hatta, kimi uzmanlar AK Parti’nin bu yeni Kürt karşıtı yaklaşımının yalnızca Türkiye sathı ile sınırlı kalmadığını, 25 Eylül 2017’de Irak Kürdistan’ında yapılan bağımsızlık referandumu ve devam etmekte olan Zeytin Dalı Operasyonu ile de sınır-aşırı bir hal aldığını ifade etmekteler.
Bununla birlikte, Erdoğan-Bahçeli birlikteliğinin Kürt seçmenin yoğun olduğu bölgelerde en çok da AK Parti’nin elini zayıflatacağını ifade edenler, bu argümanı Refah Partisi’nin 1991 yılında MHP ile yaptığı koalisyonu hatırlatarak dile getirmekteler. Gerçekten, 90’ların başında Kürt yoğun bölgelerde son derece güçlü olan ve Kürt sorununa dair dini motiflere sıklıkla atıfta bulunan Refah Partisi, MHP ile 1991 yılında yaptığı koalisyonun bir neticesi olarak Kürt seçmen tarafından cezalandırılmış ve ciddi oy kaybı yaşamıştı.
Peki ama bugün Erdoğan’ı destekleyen muhafazakar Kürt seçmen AK Parti’nin Kürt meselesinde MHP’leştiği son bir yılı referans alarak Erdoğan’ı 2019 yılında ki seçimlerde cezalandırır mı derseniz? Bu soruya cevap vermeden önce gelin Barış Süreci’nin bittiği günlerden bu tarafa muhafazakar Kürtlerin Erdoğan’ın Kürt meselesine dair ortaya koyduğu yaklaşıma verdikleri reaksiyonlar üzerinden bir değerlendirmede bulunalım.
‘Her şeye Rağmen’ Muhafazakar Kürtler Erdoğan’ı Desteklemeye Devam Ettiler
7 Haziran 2015’te HDP’nin yüzde 13,1 gibi tarihi bir oy alması neticesinde AK Parti’nin tek başına hükümet kurmak için gerekli çoğunluğu elde edememesinden bu tarafa onlarca menfur hadise yaşandı.
2012’de kamuoyundan ‘PKK ile görüşen alçaktır, haindir. Bunu ispatlayamazlarsa müfteridirler’ ifadeleri ile sır gibi saklanan ve PKK’yı bütün Kürtlerin temsilcisi olarak kabul eden bir yaklaşımla da olsa başlayan barış süreci, maalesef 2015 yılında birbirini tamamlayan iki gelişme ile sona erdi. Bir tarafta, yalnızca sol tandanslı ve seküler Kürtlerin değil aynı zamanda milyonlarca muhafazakar Kürt’ün de gün geçtikçe Selahattin Demirtaş ismi etrafında kenetlenmesi ve bunu büyük bir tehdit unsuru olarak gören AK Parti, diğer tarafta silahlı mücadeleyi şehirlere hendekler vasıtasıyla getirmek isteyen PKK faktörü. Maalesef, Barış Süreci bu iki aktörün bir takım siyasal hesaplarına kurban gitti.
Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinden 16 Nisan 2017 cumhurbaşkanlığı referandumuna kadar geçen süreçte güvenlik bürokrasisinde yaptığı bir dizi değişiklikle 90’ların aşırı milliyetçi/ulusalcı kadrolarını tekrar iş başına getirerek doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde Suriye’yi aratmayacak hadiselere imza atması ve yarım milyonun üzerinde Kürt nüfusun aynen 1925 Şark Islahat Fermanı sonrası olduğu gibi ülkenin batı bölgelerine zorla göç ettirilmesi, muhafazakar Kürtlerin Erdoğan’ı desteklemesini engellemedi.
Kürt muhafazakar seçmenin Erdoğan’a olan bu desteğini HDP-PKK etkileşimine havale etmekte şüphesiz rasyonel bir yaklaşım olacaktır. Bilindiği üzere, Selahattin Demirtaş isminin haklı bir ün yapması ve hatta yer yer Abdullah Öcalan ismini gölgelemesinden rahatsız olan PKK ve parti içinde şahin kanadı temsilen eden bazı HDP’liler barış sürecinin bitmesinde en az AK Parti kadar menfi bir çalışma yürüttüler.
PKK’nın hendek stratejisine ve HDP’nin bu yanlışa destek vermesine bir tepki olarak 16 Nisan 2017 cumhurbaşkanlığı referandumunda Erdoğan’a destek veren Kürtlerin sayısı hiç beklenmedik bir şekilde arttı ve kimi uzmanlar Erdoğan’ın yüzde 51,45’lik bir oranla kıl payı kazandığı bu zaferin arkasında muhafazakar Kürtlerin ortaya koyduğu desteğin olduğunu vurgulamaktalar. Bu konuda KONDA ve Gezici araştırma şirketlerinin 2017 Mayıs ayında paylaştığı verilere bakılırsa, Kürtlerin Erdoğan’a hayat öpücüğü verdiği daha da iyi anlaşılacaktır.
Erdoğan kendisine verilen bu desteği ‘HDP’ye vurmak daha çok oy getirir’ gibi bir denkleme endekslemiş olacak ki, onlarca HDP’li belediyeye kayyım atanması, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte yüzlerce Kürt siyasetçinin tutuklanması icraatlarına imza atarak, adeta muhafazakar Kürtlerin kendisine verdiği desteğe bir ‘Kürt Fobisi’ atmosferi tahsis ederek teşekkür etmiş oldu.
Bu süreçte, Erdoğan’ın öngördüğü gibi muhafazakar Kürtlerden çok fazla ses çıkmadı. Hatta, birçok örnekte olduğu gibi siyasi tutuklamaları protesto etmek için sokağa çıkmak isteyen Kürtlere polisten önce bölge de yaşayan muhafazakar Kürtler müdahale etti. Bununla birlikte Erdoğan’a destek veren muhafazakar Kürtler devam etmekte olan Zeytin Dalı Operasyonu’na dair de yaşamını yitiren masum/sivil Kürtler üzerinden bir iç sorgulama uğraşına da yeltenmediler. Hatta, Galip Ensarioğlu ve Mehmet Metiner gibi isimler Suriye’nin kuzeyinde yaşayan akrabalarının büyük bir kesiminin Erdoğan’ın öne sürdüğü gibi terörist olduğunu iddia etme basiretsizliğine dahi düştüler.
Peki ama Erdoğan’ın PKK üzerinden kurumsallaştırdığı bu ‘Kürt Fobisi’ne rağmen neden muhafazakar Kürtler Erdoğan’a desteğinde ısrar ediyorlar?
Muhafazakar Kürtleri Erdoğan’a Mahkum Eden Faktörler
Yıllardır muhafazakar Kürtlerin çoğunluk itibariyle sol gelenekten gelen Kürt siyasal hareketi, merkez sağ ve İslamcı partiler arasında oy tercihinde bulunduklarını bilmekteyiz. Muhafazakar Kürtlerin büyük bir kısmının 1980 darbesinden bu tarafa sırasıyla ANAP, Refah Partisi ve AK Parti hükümetlerine oy verdiğini, sağ ve merkez sağ partilere verdikleri bu destekte konjonktürel bir takım değişimler olsa da, muhafazakar Kürtlerin oy tercihinde ciddi bir değişmenin yaşanmadığını dönemin seçim sonuçlarından da takip edebiliriz. Fakat, AK Parti özelinde sağ ve merkez sağ partilerin özellikle devletçi ve Türk milliyetçiliğine dair söylemlerine rağmen muhafazakar Kürtlerin bu partileri desteklemesinin arkasında aslında üç temel faktör bulunmakta.
Bir, 1984 yılından itibaren özellikle Leninist ve din karşıttı bir çizgide terör faaliyetleri yürüten PKK bölgede bir takım muhafazakar Kürtlerden destek almış olsa da, muhafazakar Kürtlerin önemli bir kısmı seküler ve şiddeti araçsallaştıran PKK ile arasına ciddi mesafe koydu. Bu ayrışma muhafazakar Kürtlerin doğal olarak sağ ve merkez sağ partilere yönelimini daha da güçlendirdi.
İki, AK Parti özelinde konuşmak gerekirse sağ ve merkez sağ partiler özellikle bölgede yaşayan dini cemaatlere önemli maddi ve idari desteklerde bulunarak, muhafazakar Kürtlerin bölgede yaşayan seküler Kürtlere göre daha imtiyazlı konumlara gelmeleri için on yıllarca uğraşlar verdi. Bu destekler, muhafazakar Kürtlerin sağ ve merkez sağ partilere olan desteğini adeta bir gelenek haline getirdi.
Üç, HDP’de dahil olmak üzere sol tandanslı Kürt siyasal hareketi ve kurduğu siyasi partiler muhafazakar Kürtler gerçeğini ne söylemde ne de siyasal eylemde tam olarak yansıtabildi.
Şüphesiz, bu üç faktörün varlığı ve etkilerinin 2019 yılında devam edeceği düşünüldüğünde, muhafazakar Kürtlerin önemli bir kısmının Erdoğan’ı desteklemeye devam edeceği çıkarımını şimdiden yapabiliriz. Keza, 28 Aralık 2011’de vuku bulan Roboski hadisesine rağmen muhafazakar Kürtler Erdoğan’a olan desteklerini bugüne kadar devam ettirdiler.
ÖNCEKİ SON 10 YAZI:
PYD-PKK İLİŞKİSİ KARDEŞLİKTEN KİRVELİĞE DÖNÜŞMEK ZORUNDA - 15 ŞUB 2018
PKK-İSRAİL İLİŞKİLERİNİN ABC’Sİ - 09 ŞUB 2018
TAHRAN’DAN AFRİN’E BAKMAK - 31 OCA 2018
YA ERDOĞAN YÖNETİMİ AFRİN’İ KÜRTLERDEN ALIP ESAD’A VERİRSE? - 26 OCA 2018
SAİD-İ KÜRDİ VE KÜRTLÜK - 20 OCA 2018
SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN MİRASI ÜZERİNE - 10 OCA 2018
İRAN GÖSTERİLERİ VE KÜRT FAKTÖRÜ - 03 OCA 2018
BARZANİ’NİN GELECEĞİ VE KÜRDİSTAN’DAKİ AYAKLANMALAR - 28 ARA 2017
IŞİD SONRASI IRAK’TA HAŞDİ ŞABİ ETKİSİ VE TÜRKMENLER - 23 ARA 2017
KÜRT MESELESİNİ UNUTMAK - 14 ARA 2017
Blogger tarafından desteklenmektedir.