Kopuş tuzağı | Cevheri Güven
Batı dünyasının Erdoğan'la ilişki biçimi, Ortadoğu diktatörleriyle yürüttükleri ilişki biçimine dönüştü. Erdoğan'ın da işine gelen bu durum, Türkiye toplumu için daha çetin günler anlamına geliyor.
Behzad Fatmi, Türkiye iç politikasını yakından takip eden yazarlardan biri.
Geçtiğimiz hafta bir tweet serisiyle, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan gazeteci ve aydınlara önemli uyarılarda bulundu.
Geçtiğimiz hafta bir tweet serisiyle, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan gazeteci ve aydınlara önemli uyarılarda bulundu.
Batı’ya göç etmek zorunda kalan Türkiyeli aydınların şu haliyle Türkiye’deki dengelere etkilerinin kısıtlı olduğunu vurguladıktan sonra özetle şu uyarıyı yaptı:
“Batı’ya göçen aydınlar Batı’nın amigosu olmamalı. Sadece Türkiye’deki zulmü dillendirmeleri, zimni olarak Batı demokrasilerinin mükemmel olduğu tezini savunma pozisyonuna itiyor onları. Bunun yerine yaşadıkları yeni coğrafyalardaki sorunlara (ırkçılık-ayrımcılık) eğilmeli, bu konuda da sözleri olmalı. Bu onları Batı’nın amigosu konumuna düşmekten korur.”
Son derece yapıcı ve önemli eleştiriler bunlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Türkiye’de iç hukuk varmış gibi davranıp on binlerce başvuruyu başından savması, Erdoğan Rejimi’nin şantajlarına karşı Batılı liderlerin verdiği açık tavizler, üzerinde durmamız gereken konulardan başlıcaları.
Türkiye’deki haksızlıkların peşinden koşarken, bu kalemi aksatıyoruz ya da işimize gelmiyor.
Bu ilkeli olmakla ilgili bir durum.
Batı dünyasının Erdoğan’la ilişki biçimi, Ortadoğu diktatörleriyle yürüttükleri ilişki biçimine dönüştü.
Çıkar ve pazarlık eksenli, ekonomi temelli bu ilişki biçiminde diktatörün ülkesi içerisinde ne yaptığının önemi yok.
Erdoğan’ın da işine gelen bu duruma şiddetli biçimde karşı çıkılması Türkiye halkları için hayati önemde. Türkiye’nin bu kategoriye sokulması ülkedeki insanlar için daha çetin günler anlamına geliyor.
2000’lerin başında zirve yapan, bugün “kızıl elma” gibi sloganlarıyla geri dönen Avrasyacı akıl, AKP’nin Neo-Osmanlıcı zihniyetiyle mutasyona uğramış durumda.
Avrasyacı dalganın memleketi Batı dünyasından koparmak istediği net. Buna ket vurabilmenin yegane yolu ülkenin Batı dünyasından kopuşunu engellemek.
Ülkeyi halen Erdoğan rejiminin yönetiyor oluşundan bağımsız bir konu bu.
Batı dünyasının, Batılı liderlerin Türkiye’yi kaybedilmiş ülke olarak görmeleri son derece hatalı ve bunu durmaksızın anlatmalıyız.
Türkiye, Erdoğan ve AKP fanatiklerinden ibaret değil. Kendi içinde zengin çeşitliliğe sahip diğer bir yüzde 50, hatta daha fazlası var.
Rejimin tüm baskılarına rağmen yokedilemeyen bu kitle, Türkiye’yi Ortadoğu ülkelerinden ayıran nokta.
Bu gerçeklik Türkiye’nin Batı dünyasına bağlı kalabileceği güçlü bir temel.
Geri dönülmesi mümkün olmayacak, ülkenin Batı dünyasından külliyen kopması yoluna girilmemeli.
Erdoğan Rejimi’ni eleştirirken ve mücadele ederken, bu sonucu doğuracak yanlışlardan kaçınmak gerekiyor.
Batı dünyasının Erdoğan rejimiyle ilişkilerindeki ikircikli tavırlarının üzerine gitmek bu sebeple çok önemli.
Bu Yayına Yorum Yapın